Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan Hayat hikayesinin 49.bölümü
karılıyor kalbi toprağın sürekli ve sessiz zelzelelerin avucundan kum gibi dökülüyor arz sakin ve saydam depremlerin parmak uçlarında tozarıyor neyi seviyorsan yanı başında veda bekliyor neye düşkünsen ardından cefa geliyor
yaslandıklarıyla avunanların, belki sonra diye diye oyalananların, çoğalttıkça var olacaklarını sananların güvencelerinin dağılmasını mahzun ve mahcup bir tebessümle seyrediyor olmalı onların korkularını ve kaygılarını da o sonsuz tebessümünün kıvrımlarında eritmeyi istiyor olmalı…
saat gibi şu dünya ve insan, hep böyle kalacakmış gibi duruyor içinde milyonlarca çark sürekli titriyor şehirlerin taşları toprak oluyor insanları gelip gidiyor. altı üstüne geliyor alemin
dal uçlarında hasret meyveleri ağlıyor kalbin her kasılmasında biraz daha uzağa düşüyor dünya dağılıyor meclisler tükeniyor lezzetler zevalin yangınları kirpik uçlarını yakıyor güze dönüyor baharlar
* izcilerden biri vallahi dedi onlar geçmemişlerdir şu mağaradan ileri burada kesiliyor izleri içlerinden bir kısmı ümeyye bin halef ile beraber mağaranın ağzına kadar geldiler
sevgili peygamberimiz (s.a.v.) ile hz. abu bekir onları görüyor onları göremiyorlardı müşrikler fazlasıyla telaşa kapıldı hz.ebu bekir, ya resulallah ,beni öldürseler de gam çekmem ben nihayet bir ferdim Allah göstermesin, sana bir zarar ve ziyan eriştirecek olurlarsa bu sebep olur bütün ümmetin helakine
resul-i kibriya kemal-i emniyet içinde Allah bizimle beraberdir… üzülme, diye teselli verdi hz. ebu bekir, ya resulallah onlardan birisi eğilip de ayaklarının dibinden bir bakıverse görür bizi
fahr-i alem efendimiz, yine emin ve mütevekkil bir şekilde ya eba bekir, iki kişinin üçüncüsü Allah olursa sen akıbetin ne olacağını zannediyorsun yakalanacağımızı mı sanırsın… sonra da hz. ebu bekir’in iç ferahlığına kavuşması için Cenab-ı Hakka dua etti
Yüce Allah, kur’an-ı kerim’inde bu hadiseye işaret eder şu ayetiyle ‘siz Allah’ın resulüne yardım etmeseniz de, Allah ona yardım etmiştir. kafirler onu yurdundan çıkardıklarında, mağaradaki iki kişiden biri olduğu halde o, yanındaki dostuna üzülme diyordu, Allah bizimle beraberdir.’
’ Allah böylece onun üzerine emniyet ve rahmetini indirdi, sizin göremediğiniz ordularla onu takviye etti ve kafirlerin davasını alçalttı. Yüce olan Allah’ın davasıdır. Allah’ın kudreti her şeye galiptir ve O’nun her işi hikmet iledir…’
sevr mağarasına oldukça yaklaşan müşrikler şu mağarayı da arayalım dediler. içlerinden biri mağaranın ağzına kadar gelir içeri girip bakma lüzumu hissetmeden geri döner neden girip içeri bakmadın.. diye sordular mağaranın ağzında iki yabani güvercinin yuva kurduğunu gördüm orada olduklarına asla ihtimal vermem
azılı müşrik ümeyye bin halef arkadaşlarına hiddetli hiddetli şöyle seslendi hala mağaranın orada ne dolaşıp duruyorsunuz orada örümceğin ağ bağladığını görmüyor musunuz vallahi ben, bu ağın muhammed doğmadan önce gerilmiş olduğu kanaatindeyim ve mağaranın yanından uzaklaştılar
Cenab-ı Hak,ın nöbetçi tayin ettiği bir örümcek ve iki yabani güvercin ile sevgili resulünü kureyş’e karşı korumuş oldu cuma, cumartesi ve pazar gecelerini orada geçirdiler üç gün üç gece mağarada gizlenmeleri, tedbir içindi müşrikler bu zaman zarfında, onların mekke civarından uzaklaşmış olduklarına kanaat getirerek takiplerini gevşettiler
mağarada gizlendikleri zaman zarfında hz.ebu bekir’in oğlu abdullah kureyşliler arasında dolaşıyor gündüzleri ne konuştuklarını, öğrendikten sonra neler düşündüklerini geceleri gelip resul-i ekreme anlatıyordu orada geçiriyordu geceyi aydınlık tamamıyla etrafı sarmadan geri dönüyordu mekke’ye
hz. ebu bekir’in kölesi de amir bin fuheyre de koyunlarını güdüyor o civarda hem abdullah’ın izlerini yok ediyor hem de süt götürüyordu onlara
daha evvel kararlaştırıldığı üzere kılavuz olarak tutulan abdullah bin üreykit de kendisine teslim edilen iki deve ile birlikte kendi devesi de yanında bulunduğu halde pazartesi günü seher vakti göründü sevr dağının eteğinde
peygamber efendimiz ve beraberindekilere yol azığı olarak bir koyun kesilmiş, eti pişirilmişti hz. ebu bekir’in kızı esma (r.a.) koyup bunu bir dağarcığa bir tulum su ile birlikte getirdi mağaraya
dağarcık ve tulumun ağzını bağlamak için hz. esma bağ getirmeyi unutmuştu mağaradan hareket edileceği sırada bağlayacak bir şey bulamayınca civarda belindeki kuşağı yırtıp, ayırdı iki parçaya
bir parçasıyla yemek dağarcığını diğer parçasıyla bağladı su tulumunun ağzını bunun üzerine resul-i Ekrem buyurdu esma’ya cennette iki kuşak var… diye bundan sonra hz. esma’ya zatü’n-nıtakeyn iki kuşak sahibi denmiştir
rebiülevvel ayının 4’ü, pazartesi günüydü mağaradan hareket saati gelmişti hz. ebu bekir, iki devesinden üstün olanını resul-i kibriya efendimize takdim ederek anam babam sana feda olsun, ya resulallah, buyur binin
resul-i ekrem ve hz. ebu bekir develerine bindiler hz. ebu bekir, yolda kendilerine hizmet etsin diye terkisine aldı azatlı kölesi amr bin füheyre’yi yol göstermekte oldukça mahirdi abdullah bin ureykit önlerine düştü sevr mağarasından ayrıldılar.
resul-i kibriya efendimiz, doğup büyüdüğü mübarek şehirden ayrılıyordu aşağısından geçerken hezreve nam mevkide devesini durdurdu mahzun mahzun baktı kudsi beldeye ve ona olan sevgisini şöyle dile getirdi
vallahi, sen Allah’ın yarattığı yerlerin en hayırlısı Allah katında en sevimli olanısın bana, senden daha sevgili daha güzel yurt yoktur çıkarılmaya zorlanmamış olsaydım asla senden ayrılmaz senden başka yerde yurt, yuva tutmazdım
Cenab-ı Hak, habib-i edibini teselli eden şu ayeti inzal buyurdu, ‘kur’an’ı okumayı, tebliğ etmeyi ona uymayı sana farz kılan Allah muhakkak ki, seni tekrar mekke’ye döndürecek, ahrette de övülmüş bir makam olan en büyük şefaat makamına kavuşturacaktı’
düşmanın takibini zorlaştırmak onu şaşırtmak gayesiyle medine’ye doğru herkesin gittiği yoldan ayrı bir yol takip edildi önce, güney istikametinde kızıl denize yakın tihame’ye gittiler
sonra kuzey’e döndüler denizden uzak çöl içinden sahile paralel yol aldılar salı günü öğleye kadar durup dinlenmeden deve sırtında yol katlettiler
salı günü öğle üzeri bir gölgelikte bir nebze dinlenmek için konakladılar peygamber efendimiz, istirahata çekildi hz. ebu Bekir başında bir muhafız gibi bekliyordu bir taraftan da etrafa göz gezdiriyordu
yolculuk esnasında garip hadiseler cereyan ediyordu uzakta bir çoban gördüler yanına varıp süt istedikleri bir çoban, yanımda süt verecek şu keçiden başkası yok fakat o da hamile oldu ve sütü çekildi….dedi
resul-i kibriyanın şifalı ve bereketli eli keçinin memelerine uzandı mübarek elleriyle, onları sığadı ve dua etti memeler, anında sütle doldu sağılan sütü hepsi kana kana içti
hayretler içinde kalan çoban Allahaşkına, sen kimsin senin gibisine rastlamadım şimdiye kadar resul-i ekrem efendimiz kim olduğumu söylerim gördüğünü, duyduğunu gizli tutmak şartıyla
çoban, olur, gizli tutarım diye söz verince fahr-i alem efendimiz ben Allah’ın resülü muhammed’im. buyurdu hayreti bütün bütün artan çoban demek kureyş’in yolunu sapıttı dediği zat sensin, öyle mi dedi
server-i kainat peygamber efendimiz, onlar, öyle söylüyorlar. bunun üzerine çoban ben ;önce şahadet ederim ki; sen bir peygambersin getirdiğin de haktır senin yaptığını ancak bir peygamber yapabilir ben, sana tabi oldum dedi orada islamiyetle şereflendi
kureyş’in peygamber efendimizi ele geçirenlere yüz deve va’d ettiği kinane kabilesinden olup o havalide yaşayan beni müdlic aşireti tarafından da duyulmuştu sahil yolundan iki deve ile dört kişinin geçip gittiğini de işitmişlerdi
bunlardan gayet cesur aynı zamanda iyi iz takip eden süraka bin malik de bu mükafatın tatlılığına kanarak takibe koyulmuştu resul-i ekrem efendimizi bir ihbar üzerine süraka harekete geçti kısa zamanda buldu izlerini
dörtnala koşturduğu atı ile gittikçe yaklaşıyordu resul-i ekrem efendimize aralarında az bir mesafe kalmıştı hz. ebu bekir süraka’nın geldiğini görünce telaşlandı peygamber Efendimiz, mağarada olduğu gibi üzülme, Allah bizimle beraberdir. dedi
* sevda büyüdükçe, ayrılıklar da boy atıyor sürekli kıyamette dünya ince ince dökülüyor makyajı tenlere zamanın paslı ucu dokunuyor insan, her an bir kuyuya atılıyor
dert duvarları üstümüze üstümüze gelirken korku alevleri kalbimizi yakıp kavururken bizi sonsuz gölgelerin tarafına çağırıyor hüzünlerin kışı kalplerimize zemheri soğuklarla vururken o bizi yüz yüze bakacağımız söz söze çoğalacağımız göz göze kalacağımız sarsıntısız sohbet odalarında bekliyor
buranın kalmaya değer olmadığını buranın kimseyi doyurmadığını söyleyecek buradan sonrasının olduğunu bundan fazlasını istediğini fısıldayacak…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
saat gibi şu dünya şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
saat gibi şu dünya şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
yolculuk esnasında garip hadiseler cereyan ediyordu uzakta bir çoban gördüler yanına varıp süt istedikleri bir çoban, yanımda süt verecek şu keçiden başkası yok fakat o da hamile oldu ve sütü çekildi….dedi
resul-i kibriyanın şifalı ve bereketli eli keçinin memelerine uzandı mübarek elleriyle, onları sığadı ve dua etti memeler, anında sütle doldu sağılan sütü hepsi kana kana içti
Bu kıtaları okuduğumda içim ürperdi hocam... Tebrikler ihlaslı yürek sesinize. Sonsuz saygı ve selamlarımla...
Çok güzeldi,çok çok acıklıydı, ders,öğüt,sevgi ve iözlem vardı,Hakikat vardı, o çok güzel yüreğine sağlık Üstadım , ders vericiydi,akıcı anlamlı düşündürücüydü kutluyorum Dualarımla selamlarımla
Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 "Bir hayalim vardı Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah. Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.
uzakta bir çoban gördüler
yanına varıp süt istedikleri bir çoban,
yanımda süt verecek şu keçiden başkası yok
fakat o da hamile oldu ve sütü çekildi….dedi
resul-i kibriyanın şifalı ve bereketli eli
keçinin memelerine uzandı
mübarek elleriyle, onları sığadı ve dua etti
memeler, anında sütle doldu
sağılan sütü hepsi
kana kana içti
Bu kıtaları okuduğumda içim ürperdi hocam...
Tebrikler ihlaslı yürek sesinize. Sonsuz saygı ve selamlarımla...