aydan ışıklı pareler düşürdü kederli avuçlara dünyanın parçalanmışlığının üstüne çıktı garipler hayallerini göğün yüzüne kondurdular adlarını apaçık zaferin beyaz sayfasına yazdırdılar gözlerin inanılmaz bulduğu o gerçek göğün gündemini sarsacak kadar ciddiydi
o gece, peygamber’in hatırının göğe kadar taştığını gördü kalabalıklar işaret parmağının dokunmasıyla yarıldı insanlığın kaderi sözün elçisi sözün göklü olduğunu ayın yüzünde gösterdi işaret parmağı ayı gösterdiğinde ay da işaret parmağı olup peygamber’i gösterdi
mekke’nin sadık dostlarına dost oldu ay başını yerden kaldırdı ezilmişlerin sözün hükmünün dağlardan ağır olduğunu gösterdi suskunlara vahyin müjdesinin gök kadar mavi olduğunu fark ettirdi sevindirdi ay vaktine uyandırdı dostlarını ay kadar yükseltti ümitlerini
Allah’ın elçisi’nin ay vaktinde işaret ettiği gerçek ayan beyandı şimdi gökte ay gibi vaktin gözbebeğini büyütüyordu durmadan mekanın yüzüne gökten ince gamzeler düşürüyordu parçalıyordu alışkanlıkları cehaletin tozlu perdelerini yırtıyordu ümitsizliğin kara gömleğini hilal inceliğiyle yırtıyordu göğüslere ay çarpıntısı düşürüyordu göğe kayıyordu yeryüzünün heyelanı
yere bağlı göğe asılı bir gece yürüyüşçüsü az sonra gelecekti gece yürüyüşünün ilk çıtırtısı duyulacaktı alemde miraç yolculuğunun ilk adımının titretmesiyle dağları parçalayan sözlerle yarılacaktı ay göğün avuçlarını kanatacaktı izzeti ay ayna olacaktı elçiye elçi ayna olacaktı ayın kaderine
kaçılan hakikat gökyüzü kadar sakin ve sınırsızdı maviler kadar müjdeli ve kuşatıcıydı göğün altından kaçamazdılar nereye gitseler gök vardı ayı inkar edemezdiler hep başuçlarında doğan aydı aya bakan gözlerin de ayan beyan sahibiydi O
yarılınca ay her şeyin olağan gidişine her şeyin sıradan akışına aldanışları gün yüzüne çıktı ayın yarılmaksızın duruşu da sıradan olmaktan çıktı ayın yarılması mucizeydi müşriklere göstermek içindi kaskatı kalpleri yumuşatmak içindi
…’ne olmuş ki kalplerinize taş gibi katılaştı, hatta taştan da’ acı sitemini duyacaktı insanlık taşları utandıran katılık ancak insan kalbinde vardı aynı şekilde, ateşin ibrahim (as) teni karşısında serin ve selim oluşu ateşin yakıcılığının da olağan olmadığını hatırlatmak içindi ayın sessiz kaderini yazacak kadar yakındı Allah çılgın ateş yalımlarının uçlarını tutacak kadar yakındı Allah
şakk-ı kamer, şakk-ı kader oldu sihir dediler sadece hep süregelen bir sihir bağrıştılar ebu talib’in yetiminin sihri göklere kadar uzandı iç seslerini bastırmak için gürültüye boğdular vicdanlarını sihir bu diye bağırdıkça, sihir bu diye çığlık attıkça kendi aldanışlarını itiraf ettiler
güç yetiremediklerinin belgesi oldu avazları inkarları ayyuka çıktı göz yanılması saydılar, ay yarılmasını gördüğüne aldandıklarını gördü gözleri ilk defa… ince bir zar gibiydi güvenceleri her an yırtılabilir her an parçalanabilirdi yırtıldı,parçalandı,yarıldı ay korkudan kaçıştılar
münkirlerin zannını yırttı o gece ay eğildi yeryüzüne ve fısıldadı inceden gözlerin inanılmaz bulduğu o gerçek göğün gündemini sarsacak kadar ciddiydi kaçınılan hakikat gökyüzü kadar sakin ve sınırsızdı maviler kadar müjdeli ve kuşatıcıydı
göğün altından kaçamazdılar nereye gitseler gök vardı ayı inkar edemezdiler hep başuçlarında doğan aydı aya bakan gözlerin de ayan beyan sahibiydi O’
iki parçası iki kanat oluyor ayın kab-ı kavseyn fotoğrafı veriyordu birbirine bitişik iki yay oluyordu en güzel hale ayna oluyordu ay Allah’ın hem kulu hem elçisi Muhammed (sav)’in halini çiziyordu göğün göğsüne iki kanatlı kelebek oluyordu aşağıdan yukarı kulluğuyla çıkıyordu yukarılardan aşağı elçiliğiyle iniyordu
gecenin elini göğsünden sıyırma vaktiydi gözleri kamaştıran beyaz el olmak vakti ay çıkıverdi ortaya ve saat yaklaştı apaçık, apak bir ayet olarak göründü ay yeni baştan baştan başa yarıldı ay
o gece parmağını göğe uzattı peygamber aya yöneldi gözleri gökten hiç ayrılmayan gözleri susamış arzın dudağına semanın göğsünden ana sütü aklığında sözler emdirdiği anlardı gökte ki ay dudakta ki söze sessiz yoldaşlığının gözle görünür olacağı gece geldi çattı
ki göklü bir ayettir ay gökte ki sözdü zerrece ihtilafı yok Rabbine her dem itaat çizgisinde ak alnı hep secdede göklü heyecanların yeryüzüne uzanan ışıltılı dal ucuydu semavi gündemlerin mahcup edası dünyayı ardına alanların süt beyaz öncüsü gecenin göğsüne sokulmuş yed-i beyzaydı
beklenmedik bir şeydi ikiye ayrıldı hilalin kavsi olacak şey değildi olmazları olduranı inkar ederek yaşayanların yürekleri yarıldı imkansızı mümkün kılanın, hükümlerini yok sayanların acı firarları başladı kamerin yarılması aslında kaderin yarılmasıydı
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ikiye ayrıldı hilalin kavsi şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ikiye ayrıldı hilalin kavsi şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Merhaba değerli dost kalem Güzeldi eser, her zaman ki tat ve deminde Bizde okuduk ve kutladık yürekten, yalansız ve riyasız Sonsuzluğun sahibine emanet olasın, sağlıcakla kalasın
o gece parmağını göğe uzattı peygamber aya yöneldi gözleri gökten hiç ayrılmayan gözleri susamış arzın dudağına semanın göğsünden ana sütü aklığında sözler emdirdiği anlardı gökte ki ay dudakta ki söze sessiz yoldaşlığının gözle görünür olacağı gece geldi çattı
Bu güçlü ve derin anlamlar içeren dizeleriniz, peygamberin mucizesine ve o ilahi anın büyüsüne dokunan bir anlatım sunuyor. Hz. Muhammed’in (sav) "Ay’ı ikiye bölme" mucizesine atıf yaparak, o geceye ait hem mistik hem de tasvir edici bir atmosfer yaratmışsınız.
Kelamınız, sükûtun derinliğinde yankılanmış; sevgi ve saygıyla gönlünüzdeki yankıları paylaşmışsınız.
Kaleminiz daim olsun, üstadım. Her dizenizde bu derinliği bulmak ne büyük bir lütuf...
Yüreğinizdeki hissiyatın bir şiir okuru olarak tarafıma intikal ettiğini belirtmek isterim kıymetli ozanım.
Usta kaleminizden harika bir şiir okudum.
Tebrik ediyorum.
Kaleminize sağlık.
Nice şiirlere.
Esen kalın.