Gülüşünü Bıraktığın Yerde...
“Gülüşünü bıraktığın yerde,
Ağlayan bir çocuk kaldı içimde…” Üçüncü sınıf otel odaları kadar sevimsiz Ve ucuz gecelerdi baktığım bütün duvarlar. Cümlelerin bi’cümlesinin saçı sakalı uzamış, Yüzlerine bakan yok gerektikçe, Köprü altı renkleri ve ağır alkol kokuları sinmiş im’lerine. Söndürülmeden atılmış bir izmarit ve Ellere bulaşan zifir kokusu kadar kimsenin umurunda olmayan, Gözlerden ıraklanmış, Gönülden diyar-ı gurbet nesepsiz çocukların Sahipsiz bakışlarından cami avlusuna bırakılmış, Ve hatta yarım bırakılmış, Ve hatta piç gibi, Yaşama kaygısı olmayan yaşamlardı ruhumu yaralayan… “Gülüşünü bıraktığında içime, Ağlayan bir çocuk götürdün kendinle…” Kısa pantolonlu rüyalarından uyandığımda, Kan içinde dizleri, Düşe, büyüye, yürüye Güle, oynaya, ağlaya Baka, Göre, İşite yokluğunu biraz daha, Biraz daha ince telaşlara bulaşır ellerim. Ucu aynalı bıçaklar kadar pervasız, Kınından kurtulmuş bir ölüm kadar sinsi, Ve can korkusuna korkular katan Acılardan geçer yüreğim. Kim kime neden kızar bilmeden, Neden sever biri diğerini aklını yormadan bu insan icadına, Şaşırmadan, Geçip gitmesine zamanın ardında bıraktıklarına bakmadan, Sormadan, Neden hem ağlarken, hem gülerken yaş dökülür gözlerden Bile, Yanıla, İsteye, Biraz daha sevesim olsun isterim… “Gülüşünü bıraktığın yerde, Baharlar açar, her seni sevdiğimde…” Ne ucuz odaların soğuk uykuları, Ne de cami avlusunda ertelenmiş hayatların Çirkin suratlı cümleleri kalır aklımda. Silinir, Ömrümün yaşamadığım zamanlarında Bedenimde dolaşan sana dair işkence izleri. Kapanır gider gıyabımda bıraktığın yaralar, Bir türküdür gelir aklıma “bu hasretlik hem seni, hem beni yaralar” Düşün, Hatırla, Bil, Hepsi benim ifademdi, Kimsenin duymadığı karanlığa hüzün nezaretinde yazılmış, İçimde sana dair, unutulmuş sözlerdi… Sebebim bahanemdi, Bütün suçlar benimdi, Bahanemde gülüşün, gülüşün bahanemdi. Bahanem, Her seni sevdiğimdi… Yeniden çiçeklenir baharlar her sevdiğimde seni Ve yeniden âşık olurum her seni sevişime… |