Esrik VedaŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Belki bir gün bir yerlerde okursun bunları diye yazıyorum.
Aylardır insan içine çıkmıyorum. Çıkabilirim istesem! Ama canım istemiyor işte, çıkmıyorum. Sen varken, etrafımda yine vardı bunca kalabalık! Lakin varlığının güzelliğinden olsa gerek, ben herkesi ne kadar kusursuz görmüşüm. Herkes ne kadar dost gibiydi bana o sıralar.. Meğer ben ne kadar yalnızmışım. Bilirsin, bu duygu ile üç yaşında tanışmışım.. Hani çocukluğumun en acımasız dönemi başladığında, en zorlu yönüyle vurduğunda hayat. Beni iyimserliğe teşvik edecek annemin olmayışı büyük kayıp mıydı? Demem o ki; İnsan tatmadığı bir duygunun tarifini neden yapamıyor/ yazamıyor. Babamın yüzünü de unutmaya başlıyorum yavaş yavaş; bana kör bakan o zümrüt yeşili gözlerini getirdikçe aklıma, burnumun direği sızlamıyor değil. Her neyse, konu babam değildi şimdi zaten.. Konu: Kaybolmak üzere olan, bir ‘ben bıraktın bana. Çığlığımı duyuramıyorum hiç kimseye. Çünkü içime içime gömdüğüm binlerce feryat var. Bir de bedenimi zangır zangır titreten hasret Ve beynimi kemiren cevapsız sorular! Ben yastayım, üstelik hastayım. Nerdesin? Biliyorum geçmişin hesabının yapılmasının hiçbir ehemmiyeti yok. Bunca zaman dönmediğine, Bir haber, bir selam, bir yaşam belirtisi göndermediğine göre Gittiğin yerler, gidenlerin ülkesi olmalı. Yani senin gibilerin yeri.. Çünkü ölmüş olsaydın, alırdım haberini! Ölmeni dilemem haşa; Ardında bıraktığın enkazı hatırla istiyorum. Kırdığın kalbimin, ezdiğin gururumun, Har vurup harman savurduğun yıllarımın, Zedelediğin onurumun acısını duyuyorum hâlâ; Zira uykuya teslim olmayan gözlerimin ahı, Seni de gün gelir yakar korkuyorum; Dedim ya, Ölmeni istemiyorum ama neler yaşattığını da hissetmeden can vermemeni diliyorum. Sen beni hep iyi niyetlerimden örseledin. Örtbas etmeye çalıştığın yalanlarına liman oldu merhametim. Sahte sözlerini en inanılır kılan gözlerin vardı. Ve iyi niyetimin sömürgesi gülüşlerin.. Bir insan nasıl un ufak edilir Mutsuzluktan nasıl büklüm büklüm olunur, Ve yaşarken nasıl ölünür Hepsini bir bir öğrettin bana!.. İnsan diyorum Aynı dert ile kaç kez sınanır Kaç ağrılı geceleri sabah edebilir Bir kalbe; bedene daha kaç asırlık acı sığar. Sahi, kimsesi olmayan çocukların; Hayata karşı dik durmanın klavuzu ne idi?
Hafızasını yitirmiş bir şairin,
cümlelerine gömüyorum seni. Yorgun vagonlar istasyonu olmuş gözlerimle; Aklı yumruklanmış bir kaçağım artık! Aşklardan soyutladım kendimi; dost görünümlü bakışlardan da! Canımı acıtan hasretinden, Nöbetleşen gönül sancımdan, Kulaklarımı sağır eden sesinden, Kederimden Derdimden.. Yüzünü anımsayamadığım annemden, ellerimde can veren babamdan Eğrimden Doğrumdan Hatta; Gölgemden bile s/aklanıyorum! Bütün ayrılıklardan hüküm giymiş yüreğimin acısına fısıldadım bu şiiri. Duysun dağ taş, Yer ve feza. Sabrımı eze eze Söküp aldım seni içimden. Anladım ki; Sensizliğin mültecisi olmuş şu ruhuma, Az gelir bu eza. Hiçbir ülkede yeri yok gövdemin. Çünkü; sesime sağır dünya Bu yüzden yokluğun ömrüme sunulmuş müebbet bir ceza! İyi kötü hangi duygu varsa, her şeye düşmanım senden sonra. Sen yoktun! Kaç kere düşüncelerimden sorgulandım Kaç kez asıldım göğün tavanına utancımdan. Seni sevdim diye, en ağır şekilde yargılandım!.. Cüsseme ağır gelen acıyı taşımaktan Kalbimin kamburu çıktı, yıldı umudumu besleyen kuşlar. Ertelenmiş baharımıza İçimizde ukde kalan Hayallerimize, düşümüze Fotoğraflarda solan gülüşümüze Kurulmayan yuvamıza Doğmamış oğlumuza Kızımıza Yetişemediğimiz mutluluğumuza Ve yeryüzünde en sevdiğim; sana iyi bak! Keza bu sana, gönül sarhoşluğuyla yazılmış ilk elveda Bu sana son "Esrik Veda" |