BELKİ DE…
Aralık sabahının güneşiyle
soğuk sis dağılmak üzere güller ve çalılarda su damlası bırakarak parkta üç sıçrama taşı köşeleri çamura batmış münzevinin ömrü hangi köşesinde ölmüş? Üç güvercin, bir saksağan, serçeler ve taşlar arasında bir mısır koçanı, cebinde hapsedilmiş yıldızlar, saçlarına gömdüğü fırtınalarla, yaşlı bir münzevi bu şiirdeki. Hayaller dolanır çevresinde görür çektiği bütün ahları aynalarda büyüttüğü acıları ana kokulu çocukluk yılları derinden sancıyan kavak yelleri yastık altında biriktirdiği düş kırıklıkları uzayan saçlarında uyuyan gözyaşından kopmuş kelebekleri hüznünün suyunda yıkamıştı tüm çiçekli mendilleri ama bunu kimselerin bilmediği. Münzevinin elleri kırışıklıklar içinde ilerliyor boşlukta kendi görüntüsünde sendeleyiş içinde sessizce parkta belirsizce akıp giden bir buzul silik sabahta dakikayı aşan çok uzun bir dakikada yitirmiş neyi varsa pişman olmadan hiç artık yalnız hiç bitmeyecek bir uyku içinde hiç bitmeyecek gecenin. Üç güvercin, bir saksağan, serçeler, taşlar arasında bir mısır koçanı ve köşeleri çamura batmış sıçrama taşı belki hiç yoktular avuçlarında uyuttuğu unuttuğu köpüktüler belki de… FATMA LEYLȂ DENİZ |
Emeğine yüreğine sağlık
______________________________________Selamlar