ARİFİM
Klavye kahramanlarına itafen ....
<><><>{ ARİFİM }<><><> Heey Oturduğu yerden dünyayı kurtaranlar Hele bi kulak verin Dinleyin Size anlatacaklarım var Bilirmisiniz Kucağımda ne aslanlar Yatar Ağrı Nemrut Munzur Süphan Cudi Üfler acı acı nefeslerini Yakar kavurur Ateşler içinde tüm benliğimi Aklımda Zıvanadan fırlamış Şirazesi bozulmuş Kanırta kanırta En delisinde kaşınmış Kan revan içinde bitik Zincirlerinden kopmuş Kiymetli soruların yokuşlarında Yitik cevapların izlerinde Sırtımı dayadığım Yorğun kayalıklarda Serçe ürkekliğinde , gecikmiş Menzilsiz sabahlarda Kemirir beynimi buz gibi ayazlar ... Hiç Isınmadı içimiz Üşüyorum Zemheri kaçkını dağ yellerinde Savurur her yana bedenimi Küllerimde Zehirli bir akreb gibi Sanki sokmuş sineme ellerini Sıkar da sıkar ruhumu Parmak uçlarında saplanmış Kör bir bıçak gibi Her nefes alışımda Hala ciğerime batar Kar kaplamış diyarlarda Buza kesmiş Aslanların altın saçlı Yeleleri... Sayamadım kaç zaman oldu Topladım yerlere düşmüş Güllere hasret çileli bülbülleri Sırtıma vurduğum güneşlerde Bir bilsen Kaç ömür soldu ... Çek bırak Çek bırak Ben bıraktım Bir türlü bitmedi Taşları yastık ettiğim Derin uykuların Kilitli gardroplarında Çıkmaz karabasan girdaplarında Nefes nefese, Kanter içinde Korkulu kabuslarda sahipsiz Münzevi bir çığlık gibi Hâlâ bırakmadı peşimi Vazgeçmedi İçimde doldur, doldur boşaltların Kesilmedi bir türlü Çıldırtan ayak sesleri ... Bir uçurumun kenarından Uçsuz bucaksız koyaklarda Tutuşturdum ateş böcekleriyle Yaktım kalbimin her zerresini Kül ettim sevdiklerime Sağırmı olmuş tüm sultanlar Göz gözü görmez bu gecede Umursamaz bizi hiç kimse Adım başı her destanda Bildiğim tüm Luğatlarda Lâl olmuş sanki tüm diller Çıkmaz solukları Tek/bir hecede bile ... Vay senin Vurdum duymaz ülkem benim Yokmu Kimsecikler görmez izimizi Ufku yırtan izli mermiler gibi Şu cennet vatana gözünü kırpmadan Düşüp toprağa Seve seve Feda olan canları Yoksa kıyametmi koptu da Öldümü herkes Aah ah yokmu lan Yokmu Bunca olup biteni bir yazan Merkep yükünce bu kadar kelâmlarda Bi deyin hele Kim yazdı da Mürekkepler tükendi Hiç ama Hiç kimse sormadı halımızı El ne yapsın kör topal babamızı Görmedi alnımızdaki Âlımızda Bir yıldız gibi parlayan Kefenlere sarılı akımızı İçerim kaynar İçerim kazan Kaynar İçerim kazan kazan Kaynar kaynar İçerim Bilmem Hangi soysuz attı bu nar’ı ateşi Erinme Bir yol koltuğuna yaslan Başını kaldırda bir göge bak Bak Gör işte Duman duman feryadım arşa erişti Yanar Saman yollarında Ağıtlarımın kıyısına vura vura Tüter gider ömrüm ... Uçuşur Gözlerimde kelebekler Alev alev Dinmez Bitip tükenmez Hem sağır Hemde dilsiz Laftan anlamaz Bilsen ne merhametsiz Bir cehennem kaynar ki Fokurdar kanım Damarlarımda Avaz avaz çıldırtan sızılar Yeter be Yeter artık Bak İçerim sanki arasat meydanı Bir ananın evlatları gibi Türkü,kürdü,arabı lazı Zazası çerkezi Nereye lan nereye Görmüyormusunuz Çıkarın Atın şu at gözlüklerinizi Yırtıp fırlatın Okuduğunuz tüm sözlüklerinizi Diyecek bir şeyim kalmadı Tükendi kelimelerim Bu elleri öpülesi yiğitlerin Farkına varın artık ... Yüreğim aslan mezarlığı Koyacak yerim kalmadı Sıkılı bir yumruk gibi boğazımda Bir dokunsan bağrıma Ta şurama geldi Şimdi sıkar bedenimi Genişler kabuklarım evren gibi Vurur şavkında Şah damarım kabar kabar Kanlı gözyaşlarım , fırat gibi Akar dolunaylı tepelerden Kayar Yıldız yıldız Boğulur gider Gözlerimde yakamozlar Ağlarsa anam ağlar Gerisi yalan ağlar Bu vefasızlığın çarmıhında Cefalara dağlanmış halıma Dağlar dayanmaz feryadıma Acır Yerlere kadar iner zühre Siler gözyaşlarımı bu dağlarda Utanmadan Usanmadan Sıkılmadan Her gece Işığında Öper alnımdan Gözyaşlarım Parlar Pırıl pırıl Bir tarla faresinin gözlerinde Çakar Dörtnala koşan Atların Nallarından sıçrayan şimşekler Cirit oynar benimle Bu velveleci gecede Şimdi İstanbuldan uzakta Boğaza karşı Bir kahve tüter burnumda Kıbrıs radyosunda orhan baba Dilimde küflenmiş Eski bir acı yara Yarar sinemi bu dağ başında ... Kurşun gibi ağır gecede Bir mermi gibi Düşer aklıma Yanarım Kanarım Arif bir serde Bilge bir Hiçliğe Aah ulan ah Ay doğmadan Yetişseydin Adam olsaydın İlk atımda Beni vursaydın Bıraksaydın Ben Ölseydim Bu kahpe gecede ... Dilimin ucunda bir damla kan Kim ulan kim Kim Artık kim durdurabilirki İçerimde kopan kıyameti Saydırırım jarjörleri Gözüne gözüne Cudinin tepesine , düzüne Yağarım sağanak sağanak Taşına toprağına çimenine ... Bir gece vakti bu dağ başında Anadan ayrı Babadan ayrı Yardan ayrı ... Ayrılığa söz kesmişim Gayrı önce vatan Vatan deyiverip Sarmışım taşını toprağını Düğün etmişim Çaldırmışım davulları Sırtımızı birbirimize teslim etmişiz Bir ağacın gövdesine bağlı dallarda Şu gökuşağı renkleri altında Kardeş gibi Bağdaş kurup şu yer soframızda Dudaklarımın kıyısına vurmuş Çamurlu izlerimde Kanlı çizmelerimde durulmuşum ... Durmuş Hayatım Pıhtılaşmış bir damla kangölünde Can çekişen Boynu bükük gelincik yapraklarının Karasında On altı kör kurşun hârında Kapkara yazgıların Kıyılarında Boğulmuş Eremeden daha yazlara Kırılmış ğoncalarım Henüz daha baharında Açmadan solmuş bir çiçek gibi Sapsarı sonbahar yapraklarında Kurumuş gitmiş Çürümüş simsiyah sağ yanımda Aah kalbim Altı kaburgamın altında yaralı kalbim Uzayıp giden Perde perde Platin suretlerde İğneli beşik sedyelerde Kanter içinde Ölüm uykuların zirvelerinde Cebelleşirken ve Yeni yetme amansız bir vakitte Zamansız saatlerde Yâr Yardan bırakmış beni Düşmüşüm Yaradan tutmuş beni Bir varmış Bir yokmuş Düşmüşüm meğer Düşlerden Terki diyar papatyaların Vefasızlığında Dağ yellerinin sırtına tünemiş Çakal seslerinde Cırcır böceklerinin şarkılarında Düşen her yaprağın,feryadı fiğanında Ağlar durur Eli kolu bağlı çaresiz fallar Bir kılıç gibi Dikilmişim Dünya cadısının karşısına Yürü lan demişim yürü İt ürür kervan yürür Gecenin karanlığında Yurdumdan uzakta Irak bir diyarda Çakal sürüsü Sırtlan takımı çemberinde Ateşler altında Şen bir kahkaha da dizilmiş inci gibi Vatan toprağımın gülen yüzünde Durmaz Yürür kara gece Yürür üstümüze Bürür Kara kara sürmeleri bedenimizi Bir mil gibi çekilen gözlerimizde Göklerden damla damla Nurlar düşüyor yerlere Gördünmü Bak Arzda Otuz iki cennet namzeti Heybetleri Hamza gibi Sanki Yürür bedrin aslanları Tutar sıkar ümüğünden Tükürür Ölümün arlanmaz kahpe yüzüne Titrer durur Bir kayanın dibine sinmiş korku ... Ey toprak yüreğini kabart Ey Dağ eğ başını Ey taş yuvarlan utancından Heey hey bak nasılda Kıskanır gökde melekler Muhammedin askerleri geliyor ALLAH der kalkar ALLAH der yürür ömerim ALLAH der düşer toprağa arifim Alır sırtlarına kara kara taşları Değmesin diye ayaklarına Hepsi daha yirmisinde Cennete giden bu kutlu yolda RAHMANın merhametince Yol verir karıncalar Yol verir mehmetime ... Bir şey olacak Biliyorum Ömer tedirgin Bir ALLAH de Ne olacaksa olsun Bir avuç çapulcuya mı Meydanı bırakacak Muhammedin ordusu Kefenleri giyinmiş Ceplerinde son mektupların Kurumuş mürekkeplerinde Düğüne gider gibi güler ölüme Başımız duman duman Biz otuz iki adam Adam gibi adam Emir demiri keser Her şey Vatan için Bayrak için Sana canım feda deyip Düştük yola Önümüzde bir köpeğin köpeği İndik vadiye geçtik pozakiyi Karşımızda Kelğa İkiz kızlar tepesi Aklımda Arif Onun aklında yâr Yârin adı can Can Sevcan ... Arif Arif Arifim Sana şifa olacak Yok Yok hiç bir tarifim Çaresizim Topraktaki Kanlı izlerime basa basa Hiçliğe mi ğözünü açacak Dedi Günahsız bebeğim Aah bebeğim ah ... Sen Hiç değilsin Herşeyimsin Minik avuçlarında tuttuğun izler Babamın vebali ... Yol uzun Gece yorğun Yorğun gecede Bekler Salyası dizinde Bilmem kimin iti Kahpe pusularda Sanki Bir cehennem zebanisi Köpek hırlıyor Ömer dedi bu bir tuzak Diyar’ı ırakta Çöreklenmiş Sinsi bir yılan Adı abdülrezzak Suriyeli bir arap yahudisi Tim dikkatli eli tetikte Tim cennetin aralık kapısında Kara gecenin bedeninde Yürüyoruz En önde ben Sırtımız arife emanet Güneşin önünde Eriyen Aciz bir kardan adam değil Boyu heybetli Adam gibi adam Kesiyor bizi bir kahpe Suret’i nadan ... Sıkıyor Sıkıyor gece beni Sıkıyor ruhum bedenimi Bu yüzden Bu yüzden ben Palaska takmam laan Bu ne sessizlik Kimin bu densizlik Susmak dilsiz şeytan işi Edepsiz Edepsiz Susmayın konuşun nedir Niye bütün bu olanlar Anlatın Ne oluyor lan Ne oluyor Ne ... Çırak Ça / İbrahim YETGİNDAĞ 02 Haziran 2022 |