Gün sonu
Gün sonunda elimi çektiğim,
Koşarak, düşerek, kaçarak ayrıldığım her köşe bucak, Çiçekler açacak, Gözlerine bakmadığım her insanın, Daha aydınlık bir gecesi olacak, Kaldırımlarda, parklarda, Dört beş kişilik bir masada, Cüzzamlı gibi oturacağım, Yalnızlığıma sarılarak, savunarak, savrularak, İzleyeceğim, İnkâr edemem, İsteyeceğim herkesin hayatından birazcık, Bu beni gün sonunda, Ağladıkça çirkinleşen bir canavar yapacak, Kağıtlara üşüşen kelimeleri susturacağım, Ruhumla küsüşen duygularımı bastıracağım, Ustalaşacağım, derinleşen yaralarımı sarıp sarmalamakta, Kaybolmakta kullanacağım yine, Karanlıkla tecrübelerimi, Gün sonunda aynı adam olacağım, Ya da farklı biri, Ya da farklı birinin gözündeki sefil! Alışılmadık hiçbir davranışım, Alkışlanacak hiçbir işim olmayacak, Hafızamda kırpıntılar, Gönlümde mahzuni serpintiler, Gün sonunda geçmişimden izler taşacak; Parmaklarımın ucundan kurşuni, Sonuna kadar açık kapılarımdan, Bir köpek bile bakmayacak tenezzül edip içeriye, Saklamayacağım dışarıya kahır püsküren pencerelerimi, Ne kadar yıkasam da, Süsleyip püslesem de, Aklayamayacağım gecelerle ilişkilerimi. Gün sonunda her şey için geç olacak, Kırışık gömlekler dolaba girmeyi retdedecek, Kaba bir kalabalık söz konusu olacak ceketimin ceplerinde, Kuru dudaklarıma yalaka olacak sigaralar, Yılışık hayaller caka satacak zihnimde, Gün sonunda hiçbir parça barındırmayacak çehrem, Duvarların, sokakların, mezarların bile daha anlamlı sureti olacak, Özürler, kusurlar, Bakılması, görülmesi istenmeyen pürüzler, Doğmaya çalışan bu musibet nedir ki!? Hakaretlerin bile gidecek bir yeri olacak, Benim hakaretlerim bile evsiz, Gün sonunda, Daha çok şey kimsesiz kalacak. |