Tek kişilik
Bir adamın sökük ceketinden,
Asla kullanılmayan bir masa örtüsünden, Asla dolmayan bir çorba kasesinden, Cüsseli bir yalvarışın tınısı, Kimsesizlikten öte anıt gibi, Yoksunluğa bir kanıt gibi, Zihnimin arkasından bakıyorum, Bir köşenin ürkek kıyısından, Bir farenin bile sığınamayacağı deliklerden, Gözlerimi sımsıkı yumup; Koşarak geçtiğim sokaklardaki gibi, Buhranın pürüzsüz yanaklarından, Odaların mahrem kısımlarından fırlayan, Bir saç teli gibi, Renksizliği, bıçak kesikleri atan bir kokunun, Soğumuş kucağında, Ölmeye meyilli bir çiçek gibi, Hatıralarımdan kalkıyorum apar topar, Sanki bir isim telaffuz edilmişte: Tabut taşımış gibi ellerim! Dudaklarıma kadar inecek gözyaşlarımdan utanarak, Hayatımdan çıkmayı tercih eden güneşin, Yarınların mümkün olmadığını tasviri gibi, Umutsuzluk, karanlık, gece gibi değil, Bir dağın üstüne çıkmış, Bir dağın üstündeki, Bir dağdan daha heybetli. İliklerimden, yansımalarımdan türeyen, Dokunduğum her canlıya öğreteceğim sefillik, Kokuyu, saç telini, hayalleri hapsedeceğim yalnızlık gibi. |