Mahallenizin Delisi
Mesafelerini geniş tut:
iki günlük adamlar bir ömrü harab etmeye yeter. Bir tek ona seviniyorum ki, bu harabeler içinde bile seni hatırlatır sükut. Kapadıkça kulaklarımı sürünün gürültüsüne içimdeki suskunluk hayaline yüz tutar, istediğin kadar da yol alır sana doğru bana seslen, beni duy yeter ki. Neden sana içimi dökmek gereği duyuyorum ki?! Üstelik, bilsem bile ki, beni duymak istemeyen birisi kadar sağırsın. Ya susmam gerek yeniden, ya da seni bana gönderen, geç kalan kısmetime meydan okumam gerek... Bu kadar basit... Geçmiş ortak konumuzda çok küçük bir yenilik var - sana hasretim arttıkça şiirlerim serbestleşmekte - kafiyelere sığamadığımdan... Tenhanın sahip olduğuyla geçiniyorum işte hasretimi avutuyorum resmine bakaraktan. Belki, hiçbir terazide hiçbir kriterde birlikte tartılamazdık, ancak en azından insandık ikimiz de... Ve de sende benim can attığım gizli bir huzur, bende de seni korkutan bir kargaşa vardı. Fırtınanın denizin o zarif sükutunu en durgun anında gelip bozduğu gibi. Ne çılgın dalgalar yaratabilirdik, ne gemiler batırabilirdik düşünsene... Tezatlara muhtaçtır en ali duygular da En derin, en sessiz denizi sever fırtına. Hafızam şu an senle öylesine meşgul ki, anlamsızlık illetinden kurtulmuşum hatta incelmiş sezgilerimle anlamların batınında yatan farklılıkları bulmuşum: artık iyi biliyorum ki, his başkaymış, duygu başka, keder başka, hüzün başka, hayat başka, yaşam başka... İçimde bengi dönüş esintileri var, en çok da; seni hatırlamak, seni düşünmek. Ardından, henüz gerçekleşmemiş üç-beş paranormal arzu ve her gece kafamın içinde kurcalanan bir soru - acaba seni unutur muyum, aklımı kaybedersem?! Belki de sen hala hedeflerimle ölçüp, başarılarımla biçiyorsun beni, bense deli raporu alıp mahallenizin delisi olmak isterim... |