Mauerbauertraurigkeit!
Demek, böyle çizilimiş benim de talihim:
alnıma yazılan garip bir zaman ve bir o kadar da saçma bir mekan... Belki de diyecek çok sözüm vardır, uyuşmadığı için kimseyle duygusal zekam, artık kabullenmişim: suskunluğum kutsaldır, işte bu yüzdendir susmam... Yoksa ki, aslında çok da karamsar, ne de düşünüldüğü kadar sessiz değilim. İçimde bitmeyen bir hiss - monakopsis: bundan böyle hiç kimseye ve hiç bir yere ait değilim... Son olaylardan haberin var mı ki senin? Zor... Nerden bileceksin! Çingene kızı Mariya bile bildi sana hasretimi, bir tek sen bilmedin... Seni tarif etti, kendimi kaybettim, Sonrasını dinlemedim bile... Yalnız dilek tut dediğini duydum, burkuldum... Varacağı yer hayallerdir geç kalmış bir arzunun benimse artık bir hayalim bile yoktu... Hiç bir şeyin ve hiç kimsenin değişmediğini çoktan biliyordum; insaniyetimin kapana kısıldığı günden... Fakat dediler ki, suç bendeymiş... Derdimi anlatamadım bir türlü, hangi dilden konuştumsa fayda etmedi: bitmedi ne hislerim üzerinden ego oyunları, ne de bu haksızken kendini haklı bilenlerin duygu sömürüleri... Ah, vicdansız sürü! Hepinizin günahını yükleneceğim, çöle doğru yol alan o deve gibi... Yeter ki, susun, sizi ant veriyorum sükuta, defolun başımdan! Belki anlarsınız diye, bir başka dilde de bağıracağın hatta: mauerbauertraurigkeit! Mauerbauertraurigkeit! |
Ahhh zamanın ırzına geçen
soysuz soytarılar ,
cehhenemin dibindeki oyuklardan
kendi kör kuyularınıza sızıp ,
çıkmayasınız kamburu burulmuş
vicdanların seyrine....
Tebrikler.