'kumların kadını'sen çaldın o rengarenk misketlerimi uyurken bir kavak gölgesinde utandım da demeye, insan utanır böyle durumlarda al işte ağlıyorum da içime bir nilüfer yüzüyor gözlerimde yağmuru bekleyen kirli ellerimle dokunmaya kıyamıyorum saçlarına kokun geliyor rüzgarın sesiyle tutuşup, bir köyü yakabiliriz en melodik haliyle köy çağırır mahalle abisini tekel iki biniyle ağzında türlü bilgiler var biliyorum huylanan bir karahindiba döker çiçeğini gözlerin saklı bir cennet, iki kapı hangisinden girsem sonbahar şiiri hüzünlü ve içine işlerken insanın yalnız bir papatyayı andırır sokakta fakat kaybedilmiş sevinçlerimle elinde bir poşet, yürürken bayırı nereye koyduysan ver derim gülüşünü bir ihanet adası, sarsılır yüzün; yüzüm ağlamaktan bin beterdir sessiz dilin usandırır sonunda, ağlak gözlerle evine eli boş, yüreği buruk biri döner sen avuçlayıp gizlersin renkleri bir renge karışır tüm misketlerim suskunluğuna erişir sevincim beni misafir odasında unuttular perdeler ağzına kadar kapalı yalnız gözleri vardır bu kadının her baktığında kuma yamalı kumların kadını. |