Hiç yaşamadın ki Ferhaddağları yalnız aştım Ferhad sensiz ayıkladım taşlı toprakları kazdım toprağın bağrını ağrısını aldım tohumun yoktun hiç yalnız uçan bir kuş gördün mü? yalnız açan bir çiçek kelebeğe o güzel renklerini veren hiç ağlayan bir taş gördün mü? işte o taş benim Ferhad değilim kuş avlayan bir sapan benim, acısından bal sızan yalnız indim bağlara çözüp kara saçlarımı erkek gibi kestirirken diğer kadınlar inadına uzatarak, inadına özgür bırakarak kadınım Anadolu’da sapına kadar kadın inanmış taşı sıktığında suyunu çıkaracağına beklemedim dağları delmeni yağmur yağdırmanı gökten yemenimle sildim alnımdaki terleri kuyu kazdım iğneyle bebeleri büyüttüm bir el yoktu yanımda tutsun ellerimden sular aksın önümde kurtlar ulumasın geceleri salyasını akıtmasın köpekler hiç yaşamadın ki Ferhad sazı almadın eline türkü yakmadın ağaç altında sesin değmedi sesime göğsüme ilmedin sevgiyle ördüğün beyaz papatyaları gözlerimden öpmedin seni ben doğurdum Ferhad! 23. 12. 2012 / Nazik Gülünay |