yaz sancısıdır aşk;
bakışlarına kış gizlenen düşlerin
kör hancısıdır
şakağına ayaz vurmuş kuşların
süslü tümceler kuran aşığın meydancısı
kirli gecelerini anlatan bedbahtın külhancısı
tüm kusurların zindancısıdır aşk

yalnızlığın kıskacında bizi sıkan avuçların pasağıdır
her ihtimalin içinde
kavuşma ihtimalinin yasağıdır aşk
onla çalar dertli ozan sazını
onla yapar gül bülbüle nazını
adalete Ömer, Zülfikar’a Ali’dir
var edenin aşkına Mansur’un vecd halidir
acz içinde gönülden dökülen Hû-Hû dur aşk
Yakup’a Yusuf’udur
Kerbela da sudur aşk

o en büyük meçhuldür bir yasak girdabında
pervaneye sorarsan ateşlerde yanmaktır
asırlarca sürgünde hasretle sınanmaktır
yazılan her mektubun son hecesi
sevgiliye kavuşmanın ilk gecesidir aşk
dudaklarında ıslanır gözler
maceralar şarkılarında demlenir
bir avarenin sokaktaki narası
sevgilinin tuz basılmış yarasıdır
yırtık çarık yamalı gömlek davası
içimizdeki çocuğun bayramlık rüyasıdır aşk

kanadında ne taşır güvercinler semaya
baharı müjdeleyen umutlar mıdır
gelin ey sevgililer aşkla durun duaya
secdeden sevgiliye koşmak intihar mıdır
kırılınca gafleti kaçar uykusu kulun
onu yakıp kavuran ateşten sular mıdır
o, şefkatle çalan şehadetin sesidir
asırlardır bekleyen yılanın öfkesidir
bizi ayakta tutan yalnız dualar mıdır
dua aşksız olur mu aşktan gayri var mıdır?