ISLANMIŞ GECELER
Yaşamın armağanı bana gecenin mehtabı,
Yılmaz yolcuyum dağlara göğüs geren, Bir kıvılcım vursa alnıma gözlerim kamaşmaz, Körpe balalardan öğrendim hesapsız yaşamayı, Gölgeler gündüzden kalmış gibi yoluma kurulmuş, Rüzgar savurmuyor bahtıma oturmuş dumanlar, Çığlık atan garipler geçtiğim yolda acı veren, Gök kuşağı altında sıradan bir hayal ettim, Düşlerimde rengarenk gelincikler açmış, Doru bir at dört nala hazır su başında beni bekler, Günleri saymadan çılgınca boşa heder etmişim meğer, Arzularla avunan yüreğim gerçeğe sırt dönmüş gider, Geceden kalma yorgunluğumu çekemiyor bu ayaklar, Çeltik sakaları suyun içinde heybetle orak sallar, Geverin ağzında bir balık susuz kalmış sıcaktan çatlar, Pehlivanlar pınarın başında uzaktan birbirini yoklar, Kara çadırın kızı helkeler kolunda sevdiğini sayıklar, Kepeneği özlemiş çoban otlara sarılmış sivrisinek kovalar, Akşama pamuk harallarının üzerinde koyu sohbet var, Yeri gelir battaniyeye sarılıp orada uyku çekmek her şeye değer, Cırcır böcekleri ve ateş böcekleri ansızın ortaya çıkar, Derinden bir sükunet iner yürekler dalıp kendinden geçer, Gecenin mehtabı bakarsın tepende sana selam çakar, Yavaştan üşümeye başlarsın hafiften bir çiğ düşer, Islanmıştır geceler kurak mevsimlerin bağrından su iner; Yaşarken basıp geçtiğim günlerime tecrübe dediler, Anlamsız yaşamın kurumuş dallarında tecrübe ne gezer, Işıl ışıl parlayan gözlerim tecrübelerime kurban gittiler, Beyhude aşktan solmuş sümbül gibi arta kalan bu mısralar, Yüreğimde patlayan dilimde çoğalan bu sıcak haykırışlar, Beni çaldı zihnimi kurşunladı umudumu değirmen taşına bıraktılar; Erol KEKEÇ/21.06.2021/18.53 |