Öteki AnadoluŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Geçmişten
26. 10 2009 tarihinde yayımlanmıştır. kendi mi ekmişti kendi dölünü neye göreydi bu dünyanın hükmü içindeki uzakta çocuk oyunlarındayken bakışı başı bozuk seyrin sesinin buyrukları sımsıkı sarmaladı ferâceyi başına aşk bilmeden yüreği avazında yankılandı kadın oldu bedeni bozulmuştu çocuk nefesindeki neyin huzuru zamanın duldasında büyütürken elinde öfke zincirini sabırla dipsiz, derin kuyuya iniyordu durma sırtından sopası, karnından sıpası hiç eksik olmadı aldıkça kucağına kız/ giller familyasını soy dölünü yürütmeyen, parazit oldu adı yerçekimsiz kuş yüreği kanlı gözleri eşikten fırladı elinde kalan bakiye kapı dışarısı yol bilmez, iz bilmez başka dünya tanımaz / nere gider gelin olur çıkarsın, kefen giyer dönersin dediydi / ismini bilmeyen babası geceye batmışlığıyla sürünürken aydınlık artık ulaşılmazdı delişmen fikri harlandı içte sözsüz, sessiz yaktı kınayı bundan böyle vardı bir yapacağı çekmeyecekti onlar da aynı kaderi aç susuz bekledi bekledi… iki kolu, dört yavrusuna sımsıkı sarılı bütün karanlıkları ışımış gülen yüzüyle nice sonra, Fırat’ın sularında buldu onu köyün çobanı manzara tanıdıktı yabanda yalnızca oy zamanı sayılan /burası öteki Anadolu Hâdiye Kaptan (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |
Maalesef oy zamanı Anadolu topraklarını arşınlayan göbekli adamların da pek umrunda değil bu gerçek...
Resmettiğiniz tablodaki renk ve fırça izleri, o doku, o dokunuş çok farklı, size has bir özellik.
Tebrik, takdir ve saygılarımla sayın Hoca m. Sağlıcakla kalınız, vesselam...