Tüne Dalıma Kuşum
Canımın içi
Dalıma tüne diye Nasırlı köklerimle ne çok koşturdun Mos mor kırlangıç çığlıklarının arkasından Dizleri nezelen yaşlı acılarıma yama yapan Tutumlu sabrım kamçıladı Yedi düvel gökyüzüne başkaldıran Ulu dallı müsrif hayallerimi Halen Kucaklaşmanın gözlerinin yerine Acıların kırlaşan saçlarından öpüyorum Kabuklu yüreğime deniz gibi kokuyor hasretin Senin yerine göç etmek istiyor oraya martılar Halen canımın içi Ela gözlerinde yüzdüreceğim kağıttan gemilerin yelkeni yerine Boynu kahverengi bükülerek düşen yapraklarıma şiir yazıyorum Ah canımın içi kuşum Kanatsız uçup gitmeni kırklamaya Ne kaldı ki şunun şurasında Her gündüzüne bin, gecesine iki bin şarapnel parçası değen Kaç pimi çekilmiş yıl kaldı Şimdilerde Yokluğunun ormanını bağrına basan yaşlı bir ıhlamur gibiyim Kuruyan dallarımın yerine Uçlarından çiçek açsın diye Yedi veren kadife kaplı tünekler aşılıyor umut Bu haziranda gel tüne dalıma kuşum |
Ela Deniz şiirinizde ki hüznü hissettim yine
Hani orda demiştiniz ya
"Tekerlekli sandalyelerde işsiz gezerdi umutlarım"
Bu şiirde de "Acıların kırlaşan saçlarından öpüyorum" dizesinde atmış şiinizin kalbi. Umudun değil de acının sene-i devriyesi gibiydi haziran. Çok güzeldi yine her ne kadar vurup geçse de kalbimize şiirlere hüzün yakışıyor... Umutsuzluklar şiirlerde kalsın dileğimle ve çok ca tebriklerimle...