Mısralarımın bedenine kar gibi yağar
İlham kuyularında çıkrık yorgunluğu

Üşüyen içime
Koruk salkımlardan ekşi örter düşüncelerim

Sarı tenekeden saksılara diktim
Yokluğunun fidelerini

Vita yağlı gelmeyişinin tadı buruk

Gündüzün satır başı saatlerinde mi sanırsın

Her ikindi vakti açtı
Hüzün çiçeklerim

Gece kağıtlarına ağladı
Beyaz hüzün içine dolmuş kalem
Islak ıslak yıldızlar

Sevincim
Saklambaç oynayan çocukların
Sobelemesinde saklı

Yüzümün gülme kaynaması
Yüz derece gelişine bağlı

Bir gün gelecek varsayımlarının
Ilık tebessümleri oyalar beni

Ey ahir zaman
Çekil önünden
Çanak çömlek patlamasın
Sobelensin ela gözlü yarim

Bir ucundan tutsun Fırat
Diğer ucundan Dicle nehirleri ayrı ayrı

Tespihe dizili çöl yokluğunun
İpini çekip koparsınlar
Alsınlar hayrı

Mezopotamya’da şarap olmasın bağlar
Gelişinin pekmezleri kaynasın gayrı