TAŞ USTASI
Taş ustası ziya usta
Keklik sesi tınısında vurur kalbi Kaçarken kentin varoşlarından Hummalı bir saraya tutulur Titrer nöbetlerde Çatlar durulur damar damar Mevsimin birinde en hazanında Orağını kaybetmiş çukurovada Yüreğinin Çapasını atmış Mavi bir isyan olup akmış Kurtulup zincirlerinden Bir kekliğin kalbine Dayanmaz yüreği İçin için yanar içi Kaldırır balyozunu Kayalara çatar Saç saça Baş başa Taş taşa, Taşar ruhu bedeninden Sessizce terler,terinde inciler Dağa taşa sığmayan usta Kıyıda köşede unuttuğu Keklik kafesine sığar Orada çarpar yüreği... Yokluğun yokluğunda Yoksulluğun varında Hiçliğin kârında Bir sönmez bir ateşim şimdi En nârında... Gözlerim oylum oylum oyulmuş Atılmış yerlere feleğin zarında Bütün kocakarılar sözbirliği etmiş Hasretler çıkarıp fallarında Çarpmış bedenimi kuzgunların Kanatlarına Uçurup yitirmişler karanlıklara... Karanlığın Bedenine sızmış avcı Gaddar,acımasız Merhametten bi haber Zalim avcı Zülmüne katık eder İzleri peşisıra dörtnala Yarışır rüzgarlarla Insan suretinde, Katledip hunharca Kansızca girip kanıma.. Bir dağ kekliği, Göz,Gez ile arpacık arasına sığar ömrü Gidemez bir arpa boyunca, Koştukça yol uzar Yürüdükçe kısalır Mavilikleri çalınıp Kısa ömründe Kalbi vurur ziyade Yuvada yavrularınca, Çekiç çekiç Balyoz balyoz Vurur çakmak taşı kayalara Her balyozda şimşekler çakar Bir bulut gibi geçer ömür Sağanak,sağanak düşer toprağa Hayatın su çukurlarına bata,çıka Atar o koca gövdesini dağa Asar gölgesini,bir zeytin dalına Ninnilerinde salına salına Dağ yellerinin koynunda Atar dağlara Gövdesinde elleri Ellerimde nasırı Nasırında Yüzündeki derin hasırı Sanki gözünde Bağdaş kurmuş acısı Ne anası ağlar Ne bir kör bacısı Taş ustası ziya usta Balyoz balyoz Çekiç çekiç Vurur çakmak taşı kayalara Elleri havada bulutları toplar Yıldırımlar düşer her balyozda Bedeninden toprağa Söyle usta derdin mi Ağır balyozunmu Kırdığın taş mı ağır Yüreğindeki acılarınmı Kırdığım taşlarmı sert Acılarını sakladığım kaşlarınmı Başında kara kara bulutlar Kaldır balyozunu ziya Gözünün içine baka,baka Ölümü hayatının Vur alnına Indir öfkeyle, Merhamet ile bir şey kıramazsın Usta Neden Toprağa düşen hep mert olur Sordum ona Çırak Ça Niye ziya usta Neden kayalar sert olur Kaldırdı balyozu vurdu damara Ve dediki Kulağını aç beni iyi dinle ... Öyle kalpler varki Bu taştan ve dahil kayalardan daha sert Oysa öyle taşlar varki İçinden mümbit pınarlar akar Akmaz ,katılaşıp Taşlaşan yüreklerin gözlerinden yaş Kaldırdı balyozu indirdi hırsla Ürktü koca dağ Sanki kaya ellerinde pamuklu şeker Bu kadar acıyı ,gamı insan olmasa Kim çeker ... Üç oğlundan en en büyüğüydü İlk göz ağrısıydı Anasının ilk sancısıydı Nışanlıydı Evlenme arefesinden koşarak Bayram arefesine Bir trafik kazasında kurban verdi Ondan taşa toprağa küslüğü Karardı dünya,ışığını yitirdi güneş Zeytin dalına astığı gölgesini Bir daha Hiç bir zaman bulamadı Ruhunu bedenine sığdıramadı Yemek içmek haram oldu Her arefe sabahında Her bayramın kucağında Mezarlıkta bulur gölgesini Bir selvi ağacı başucunda ... Gölgesi Gölgelenirken oturur başucunda En sert kayaları kıran usta Okşar gölgesinin mezar taşını Ellerinin arasına alır başını Vurur ağıtlar balyoz balyoz Çekiç çekic Ýüreğine Çırak ça 🌜İbrahim YETGİNDAĞ 🌛 9 NİSAN 2021 |