Sonsuzlukla Yıkanmış SayılarŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Çek o kirli ellerini masumiyetten....
kaldırımda soğumuş bedenler görüyorum oraya ait olmayan küçücük bedenler dönüşüyor baktıkça gözleri kayıp bir ormana gözlerinde başlıyor karanlık bir şölen ve bir avcı saklanıyor gözbebeklerinde sürekli o küçük ruhları kovalayan kokusu var havada ölümün inkar edilemez o keskin kokusu soludukça içime o havayı damağımı yakıyor görmezden gelmeye çalıştığım ölümün o metalik yokluğu dualar var her yerde her yeri kaplamış toprağa çökmüş dizlerin acılı izleri geceyi tutuşturacak kadar mum yanıyor taşların üzerinde zamana yenilemesin diye de o dilekli mumlar sürekli başında nöbet tutuyor birileri isimler dolanıyor ortalıkta rüzgara yenik düşmemesi için üzerine ağırlık konmuş resimler serilmiş her yere bir tapınak gibi kutsanıyorken tüm taşlar çaresiz ruhlar geziniyor etrafımda hüzünle ve tanrıya ulaşsın diye kederli cümleleri haykırıp duruyorlar çaresizce gökyüzüne susuyorum diyemiyorum ki onlara boşuna haykırmayın hiçbir gözyaşı açamadı daha cennetin kapısını öyle çok birikti ki sahipsiz kalmış dualar kapısında sonunda kuruyup öldü tanrıya ulaşamadan o kederlilerin haykırışları onca kalabalık arasında ulaşamadı hiçbir ses tanrının kulağına karanlık yuttu tüm o duaları küçücük bedenler görüyorum unutmuş gibiler hayatta olmadıklarını çiçek açmaya çalışıyor sıfatları belli ki bir oyun sanıyorlar her şeyi on’a kadar sayıyorlar gözleri kapalı ama bilmiyor ki bu defa saymalar sonsuzlukla yıkandı y.... |