'ihbar'yaşamaktan say beni, olmayacağını bile bile sevip sonra terk edemediğin için nefret ettirip kendinden soğutursun kabullenmek güç olduğundan gevezeliğim tutar saçların üzerine bir sabah ağrısıdır ömre benzeyen yine seni isteyen incittiğim için daha cesursam bu had bilmezliğin sineması olsun ben hep incitirim kınamam da sonra ayıplarımı yüzüme bulaştırıp attığım bir kağıt peçete kadar saçma ve ıslak olabildiği kadar kuru yalnız insanın rüyasına girerim sen giyersin, sen girersin, sen gidersin yalnız senin gidişin böyle üzmüşse yaslarım kalbimi ayaklarına sayılar bulmaya çalışırım sen yoksun diye daha buçuktur yirmiler ve otuzlar kimi kimliğinde, kimi ayağında hiç olmayacak dua hiç olmayan insan kadar ahlaksızcadır tanrı bir ışıktır kalbi ve aklı benim gibi acı çekene yakın zaman ağrıları çıkarır hapsız geceler ben uyuturum belleğimde her şeyi bir eksik ben yamarım yarınımı sen kesik anlarım, anlatırım sanat ne sanat ne de halk bir insan için yine de tutkuyla bağlanıp bıkmadığım kavgalar veririm kendim daha ağır gelir türlü bilgiler sonrası bir intihar biçimidir yaşamım ölememekten say beni; yaşamdan sayamadığın kadar affedememeyi öğütle, ince bir elma kokusu yayılıp düşerken sen gibi gece tenine benzettiğim son nefese annem kadar yakınımdır ölüme kaç sayfa, kaç cümle yaktım sorma; sana dünya barışı getirsem de ellerinle itip, kalbinle nefret edeceksin ve aklın son bir sözü hatırlayacak kemiksiz tatlı dilinin altında; -beni bir daha hatırlama! saygın bir yağmur olmasa da, gözüm sol yanı ıslak dağılır yüzümün coğrafyasına anlamsızlıkla tarihe geçir beni ve asla affetme affedeceğin tek insan ben bile olsam çünkü affetmezsen bir değeri olur affedilemeyenlerden say beni, ihbar ediyorum kendimi bu ismin soy adıyla ateşten sar yokluğuna seni. |