Nereye Yazsam
Nereye yazdım desem adını
Az gelir sana kelamın gadası Hiç bir deftere sığmaz Aşkımızın ve sevgimizin parolası Adın, adın İçimde ki altın varaklara yazıldı! En son hatıralar Akyaka’nın köpüklü Sularında kaldı! Tükendi, artık kalmadı Sürek avları … Mavi bir yarımkürede Sadece dumanlı bulutlar kaldı Sevgimi bütün diller Fısıldayarak ağladı! Dağlar, yamaçlarda ki çamlar Ve bir de geriye adını yazdım zeytin ağacı kaldı Kökenim ve aslım uzak Asyalı Uygur yüzlü dedemden ve babamdan Üzerinde „gurbet“ yazılı bir anı kaldı Yürek bu yürek, kürek değil Sancısı farklı olmalı Hekimler uysal, dertler çaresiz kaldı Sihirlendi çiçekler kayıp oldu Geriye bir zehirli zakkumun kökü kaldı Dumanı çok olur tüter Kuzey Dağları’nın Budur sessiz acının tarzı Gelir, yıkar ve gider Uzun sürer ölümün gibi sızısı Sahipsizdir sahipsiz Düşlerde yanlızlığın ihtirası Parlar yıldızlar gökyüzünde Çizilmiştir evrenin haritası Beşikler sallanır çocuklar ağlarken Uzun sürer, iyileşmez sevginin yarası Gurbet, acı kederdir bu dünyanın paşası Evler soğuk, fakirlik çökmüş çatıların üzerine Bakınca anlar insan bunu çocukları gözlerine Yeryüzü verilmişken yetmişiki millete Neden gerek duyuldu ki bu parsellere Nereye ve nasıl yazsam adını Zorbalığın neşesiz sokaklarında Sokar bizi faşizmin eşek arısı Bir dirnemenin adına Derslerimize çalıştık, kitaplar okuduk ödevlerimizi yaptık gaz lambalarının Loş ışıklarında!!! Şiirler yazdı şairler eskici pazarlarında Geçmeyen bir gurbet vardı ölüm acısında! Savruldu kelimeler, şiir gibi saçlarında! H. Hüseyin Arslan - 15.11.2020 |