Annemin Ömrü’arz edeyim hallerimi sevdiğim bir kul selamı bir hak kelamı say söyleyeceklerimi’ *Gönlümü önce rüzgara, bitmeyen zemheriye hâlden anlamaz kor gibi yanan köze anlattım.. anlamadı ne hâlden ne ahvâlimden geçmedi ne yüreğim nede yangını yâdımda kalan yine hüzün.. dilimde kalan yine teslim edemediğim bir demdi ömrüm..* Annem Derdin ki Karıştırma kızım Aşk vakti ile aş vaktini… Geçen gün sordum Anne de hele neden böyle derdin Gözleri bulutlandı Dudakları titredi Saçlarındaki son siyah saçları da ağardı sanki Sadece sustu Sustu sadece… Bilemedim konuşmalı mıyım? Yoksa ellerini ellerime alıp Anladım annem Seni de benim gibi bir susturan var Sustum sadece sustum… .. Oysa anlatmak isterdim her şeyimi Tanrı tanımaz değilim Bende bilmiyorum Abdestsiz namaz kılma hallerim nedendir Nedendir gelip hep dizlerine niyaz edişim Meselâ Yürümekle bitiremediğim akasyalı yolu Hiç sevmesem de sarmaşıkları Kirpiklerimden sarkan Rengârenk sarmaşık güllerini Aynı heceyle aynı geceyi eşitlediğimi Her tık sesinde kendi kendime güldüğümü!… .. Anlatmak isterdim Yarınsız yarınlara Nasıl yarım kalmışlığımı İçimi sıyırıp geçen Delişmen bir sevgi sözcüğünü Ve Nüfus kütüğümde yazan Doğum tarihimi silmek isteyişimi.. Meselâ ebabilleri anlatmak isterdim Ne bileyim belki de Kâbe’yi görmek istediğimi Ama bizim Kabemiz insanlık değil miydi? Ebrehe konusu çok derin annem Yusuf’la Züleyha dersen az düşünürüm! Neden gülümsedin ki Ben mi Züleyha ya benzemedim Yusufamı benzetemedin aklımdakini ‘Kıl’ı kırk yardığımı meselâ Aklımda kalan ilk sevda düşümü En sevmediğim baharımı Yüreğimi en çok üşüten kışımı da Koklamaya doyamadığım saçları Kendimi affedemediğim suçları da Özledim seni be annem! Tapındığım taptığım kucağını özledim Ama bir seni değil annem Onu da çok özledim İkramiyesiz piyango bileti hayallerim Yasak renkli iki çiçek duruyor karşımda Bin bir renkten ibaretmiş dünya bana ne Haydi, yasaklı renkleri fırçamdan Yasaklı harfleri alfabemden kaldır Dökeyim eteklerine içimde ne varsa O diyar bu diyar değil annem Öksüz bir hayalet yüreğimi okşayıp Azat eder ruhumu Sesimin boğukluğunda boğulurum Deli kısraklar cirit atar gönül meydanımda Durulur fırtınalar En fazla üç günlük olmalı insan ömrü derim Kervansız bir yolun hancısı gibiyim annem Ahu zar içinde elimdeki divit ile önümdeki kalem Vakit sala vakti Adım yankılanıyor Acılarımın başşehrindeki bütün camilerden Sen dokunma gözlerime annem Biliyorum O gelip kapatacak gözlerimi.. Zil çaldı annem Ders vakti şimdi Kusurumu kendime yazdım O gelip ç’alsın şiirlerimi O gelip alsın tüm sarı renkleri Ayrılıkları meth eyleyen tüm şarkıların Telini kırsın.. Belki böyle mutlu olurum .. Kusuruma bakma annem Bir türlü beceremedim Şiirlerime son noktayı koymayı… Affet Ben şahidi olmayayım senin son nefesine!!! Eteklerine dökemesem de Ben şiirlere döküyorum içimi Ama sen susuyorsun annem Susma ne olursun Susma kurbanın olayım Bir kelam et Et ki Su serpsin içimin ateşine Mavi kokulu sesin… İşte böyle sevdiceğim Arz ettim hallerimi Ha sen ha annem ne fark eder ki!... ... ’’sarıya bezenmiş cihan hadi durma.. kaldır meylini ölü renklerden! ayrılıklar kokuşmuş burada sevgili..’’ Belma. |
Çok çok güzel ...
Sevgilerimle