Sûrsığınmışken çaresiz yusuf’un mintanına cennet bilmişim züleyha’nın aşkını ... ey beyhude iç çekmişliğim! ne zaman ki düştüm bu karanlığa kara dökümlü yıldızlar ayrılmaz oldu yakamdan lakin vesvese ettiğim karanlık şimdi inkarda her gece vebalini boynuma asıyor yüküm ağır.. düşüm cambaz.. toprağın fısıltısı hizada bu kadar unutmuşken biz bizi bunca geçmişken zaman kundaklansın bir rahlede salkım saçak azabın nar-ı mevsimi.. ki adını sır etmiş dilim sağır, dilsiz.. israfil üflesin sûr’u diye bilâl olmuş ağzımın her yan-ı ve bu iç çekişlerim.. boşluklardan d/arağacına yükselen en büyük hayal zedemdir.. .. ’’söz vermiştin’’ |
Ey beyhude! Sığıntı olmak ta varmış Züleyha’ya, iç çekişlerin yokuşunda nefessiz varma çabası nirvanaya… Ah vasıfsız tutuşan yanlarım! Islanmamışsa, aminlere ram değilse dudaklarım; cennetin cehenneminde bir an ve nihayetsiz bir son değil
aşk dediğim atışlarım…
Derin bir şiir, elbette en doğru anlamlar senin yüklediğin anlamlardır Şairim!
En içten selam ve saygılarımla...