Bâbil
/...1.../
Vakit gece… Harut ile Karut düştü Babil’ime İki melek... Ellerinde bir sihir, bir tılsım Dudakları kanayana kadar Anlattılar... Tanrı’nın izniyle... Sen de, bir tapınak Ben diyeyim bir kule… Kulenin birinci katı taş İkincisi ateşti Üçüncü kat bitki, dördüncüsü hayvan Beşincisi insan, altıncısı güneşti Tanrı yıkınca Babil kulemizi Her katı bir coğrafyaya savruldu Şimdi kimisi ateşe tapar, kimisi güneşe Bizim coğrafyamıza intihar düştü... Bütün kavimlerin dini dili ayrı Semiramis’in kulakları çınlasın Aşk her dilde aynı yazılmıyor artık... /...2.../ Vakit gece... Bir ömür kazıyalım kelebek kanadına Gel güneşi zifire boyayalım Azıcık mavi çalalım genizlere... Titremesin hiçbir kuş kanadı bir hayvanın pençesinde Yolmasınlar Anka’nın kanatlarını… Söyle... Gel üfleyelim güneşe...Söndürelim... Dünyanın doğum gününü kutlayalım... Keraat vakti namaza durmuş çocuk gibi Gözlerim kan uykusunda Garabetlerime yüz sürmelisin bu gece Hacer’ül esved ağlamalı dizlerimizde... Ki açılsın Tanrı’nın kapısı Babil’im... Zaman nebbaş gibi kazıyor mezarımı Kemiklerim helâk edilmiş zaten… Bir dilek tutsa ya şimdi ölen bütün müezzinler Bir dilek tutun… Ömrüm kayıyor gözlerimden… /...3.../ Vakit gece... Bir şiir okuyorum Babil var içinde... Akeldan var harabelerin altında... Tiamat var sigarasını yakmış şairin... Bir öpücük gibi omuzunda dururdu sevdiğimin... Sen de bir dövme, ben diyeyim bir mühür... Babil’in hikayesini bir ben bilirdim Bir de elinden tutup şehrimi gezdirdiğim kadın... Şimdi o şehir de yok, Bitirebileceğim bir şiir de... Başka şiirlerde hikayemi okudukça Demli üzümlerde söndürüyorum garabetleri... Şimdilerde... (2009 yılında şair dostlarımızla bir gecenin esrikliğinde çalakalem yazılan bu şiiri düzenlemek bu güne kısmet oldu. Vesselam...) |