Efkâr
tenine huzur-u saadeti
kan kırmızısı gibi ben biçtim endamına evvelden zırhı müptela ben kıldım hazırım mevzindeki aşka tesbih tanesi gibi düşmeye ki şikayet etmezdim bilirsin şimdi makamımdan gülüşü dar ağacına asılı bir vebâlim .. ... ve şehrin tüm dergâhları saf tutulası kalabalıklarda o masumiyeti aylak şafaklarda cehennem etti ağır kanamalı bir şiirin kabuğu bu efkâr öyle derinki amansız savrulur durur kader kalanımız yanımızda kehribar bir yalnızlıktır artık... ... kıran kırana bir savaş gözlerin kadar yas’lı.. bakma bana benim göğümün makberi yok mabedim kırılgan.. avlularda o ’ses’yok ... sızım.. kalplerin karanlık olduğu diyarda yusufun yırtık gömleğinde sancıda harfsizim.. devrilmişken koca bir dağ yamacıma boğazımda ağır kelâmlar dar ağacımda *’’kendi çukurunda kuruyan ’su’ gibiyim..’’* Belma. |
Saygılarımla