hasbihâl -II--ya özlerken saçlarım belime kadar uzarsa- oysa o böyle kısacık seviyor anne oysa ki gözleri ve sözlerim iki bileyli bıçak iki şehir düşün ikisi de koskoca ikisi de bir araya gelip de bir makas etmeyen martı kanatlarından kaçak anne beceremiyoruz işte kesemiyoruz zamanın saçaklarını sorma mevsim gelip ciğerimize oturdu güzel kokular yalıyor kaldırımlarımızı su kokuyor mesela bir tutam yosun aşılıyor rüzgar artık şiir yazmanın falan ağrı dindirmediği odalarımıza masada sepetin içi deniz gönül hasretkabuklarıyla dolu kaşındıkça aşınıyor sanırsın yalan! taşınıyor dokundukça taşınıyoruz bu şehirlerde durulmaz gayrı ve ciğerlerimiz şimdi yazlık birer ev anne uzanıyoruz yanıyor verandalar yanıyor geceleri orman tutuşuyor virgina’nın elleri kadar roman bir demet kül kokusu getiriyor bu kez rüzgar bir demet gül kokusundan ırak adalarımıza ağlıyoruz aldırmıyoruz sanıyor eş dost akraba ve sen dahil bilumum mevta sorum çok basit gel gör cevap? -ya kış beklerken yazlarım ölüme kadar uzarsa- oysa tanrı böyle upuzun seviyor aramızdaki yolları utanıyor kollarından vaktiyle kendi dikmiş kendi dikmiş bilmeden aramızdaki surları oraları ve o olanları anlayamam ben ama bilirim buraları anne anlarım bu yalanları her akşam miko her akşam kaptan köpek her allahın akşamı rakı garson bu kez aşka gelmiş kahve sunmuş çok mu lazım şimdi bu şıklık? söyle çalmasınlar söylemesinler seni Nâzım. kalsın! nasılsa... "aramızda yüzyıllık zaman. yol yüzyıllık." ah anne sen epeyce hasbihâl ettin benden ayrı sorsana. bi sor/sana kızmaz o; -ya ölürken dudaklarım /ellerimden tut/ tâ ciğerlerime kadar küserse- o vakit üzülmeyecek miymiş senin tanrı’n? JD "aramızda yüzyıllık zaman. yol yüzyıllık." Nâzım Hikmet |
ellerinden ciğerlerine kadar küserse dudakları şairin
annesi de üzülür
"üzülmeyecek miymiş" diye sor dediği tanrı da...
has bi hal olmuş, "hasbihal"
ki hep böyle değil midir bu sıradışı kalemden sayfalara düşen acayip anlatımlar!
gönül,
-hasretkabukları- ile dolmuş..ne kadar doğal!
tıkanıp, yorum yazmakta zorlananların kolaycılığına ve şairin affına sığınıp,
"yüreğinizden öpüyorum" efendim.
"Bükemediğin yüreği öp" :)