bahta düşen
ne yapalım denizler düşmüş bahtımıza
oysa dün gibi bozkıra uyanan bir çocukluğum seksenlerde motor sesi duymak varmış uyanıp sabahın içinde köpük köpük sıyrılmak biraz yeşilden ama en çok maviden kaybolmak avuç içi kadar sokaklarda yön bulmak limon ağaçlarının gölgelerinden kahve önlerinde kırık sandalyelerde dinlemek en güzel hikayeleri parmak uçlarıma dokunan başak tanelerinden sıyrılıp uzanmak en yeşiline zeytin tanelerinin zeybek tozu daha çok yakışmış dizlerime seymenlikten elimde bir kesik turunç kokusu öğrendim salataya da sıkılırmış rakı sofralarında ayakkabı patlatmak varmış bahtta denizlere çıkmak için dar sokaklardan begonvil öncesi ve sonrası diye ayrılırmış buralarda zaman öğrendim sevmek gibi geçermiş mevsimler Ege‘de |