ipsiz bir uçurtmanın şiirizarfına inanmayan bir mektuptum ben aslında pulsuz bir dilekçeydim ipsiz bir uçurtmaya özenen hiç okunmamış olmakla hiç gönderilmemiş olmak arasında gidip gelen gül kokulu bir mektuptum beni gör isterdim acılı bir türkünün en yürüyücü dizesinde ey saçımın perçeminden düşen hüzzam damlası şimdi bil isterdim yanında olamayışımın sebebini ama başkasında kendini görmek gibi Saçma sapan bir yalana inanmak istemektir bazen yaşamak ki ben yokluğun ki ben gereksiz anlam yüklemelerin ki ben devrik cümlelerin bil ki taa kendisiyim gelincik tarlalarında koşmaktı çocukluğumun en güzel yanı yazık ki bir gelinciğe göre kısa sürüyor her iklim hangi şey bir gelinciğin ömründen uzun olabilir ki o gün düşüp alnımdan boynuma damlayan kandan sebep sanıyordum boynumun kokusunu ki ben annemden çaldığımı sanmıştım hep bunu o kokunun böyle kötü olduğunu yüreğimin iklimi kuruduğunda öğrendim çünkü bir yalana ait olmak kadar yeğnidir bir kokuya sığınmak o kokudan iğrenmek kadar o kokuya yakın olmak ve yenik düşmek ince bir baş ağrısına Bundan sebep her yere taşıyorum işte çocukluğumu işte sırf bu yüzdendir sana yenik düşmem sana yenilmem bu yüzdendir bunu dizlerimin kanamasından öğrendim her defasında rüzgarlara koynumu kapatmam bu yüzden uzak olmak istemem bu yüzden varsın alev alsın ellerimle kocaman bir orman kuşlar börtü böcek evsiz kalsın gökyüzü yarılsın yani yazılsın bir kenara bu şiirden seni çıkarınca sadece ben kalıyorum geriye ikinin biri kalıyor yangınlar kalıyor yıkımlar bir de gelincik tarlası |