1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
670
Okunma
Altı kuştuk biz
Erguvan
ve Ardıç ağaçları şahit
İsmimizi Onlara koyduk
Koca koca kayın ağaçları
yalan konuşmuyorsa eğer
Kendi göğümüzde kaybolduk demektir bu
Küçük olanımız “bebuk”tu
Kardeş kanıyla zehirlenmeseydi
Dönecekti
hani bu topraklar
Yurtsuz koymazdı hiç bir gideni
Bir avuç darı
Üç altın sarısı
Üç yiğit can parçası
Çakmak taşı kayalarında kayboldu
Babil düştüğünde
Ortancamız da düştü
Kederli bir göz yaşından
Biraz daha büyüktü gözleri
Genzini yakan o tuz kokusu olmasa
Bir uçtan bir uca gezebilirdi
Umman denizini
Kaf dağının kuzey yamacında kaldı bir diğerimiz
En akıllımız oydu
Kanatlarında asılı kaldı bahar
Vurulup düşerken
Bir yıldız kayması gibiydi gövdesi
O gün bu gün
Taşa çaldım
ayva ile narımı ben
onları suya yazsam
bir sonu olurdu kuşkusuz
ağaçlara kazısam
yazık olurdu
en iyisi mi
buraya çiçekleri koyuyorum onlar için
papatyalar
ve resmini çektiğin nergisleri
yerli yersiz zamanlarda gel olur mu
üşenme
dokun onlara
bak
burada bulutlar var
uçurduğumuz martılar
görüyor musun
hepsinin kanat uzunluğu
bizi saran kollarımız kadar
ve ne kadar mutlular
sence de öyle değil mi
ne kadar işe yarayabilir ki bir kol
sensiz bir el parçası
neye dokunabilir
önce iyileşsin her yerimiz
sırasıyla gezeriz
Bu gün kumsalda görmüşler seni
Kimseler söylemedi aslında
Martılardan duydum
Onlar fısıldadı seni
hepi topu
Bir simitin hatrı kadar konuştum onlarla
Sol kulağıma söylediler
Son kokunu biraktığın yerden duydum yani seni
olan biteni
boynumdaki sol anahtarlı dövme gördü
Olsun dedim sonra
Onun Canı sağ olsun
biliyor musun
bir gün yeniden dokunmak mümkün
kuşa
ağaca
ve suya
5.0
100% (4)