Bu sevda..
ansızın başlayan bu sevda,
İçimizi okşayan ürkek bir bitki kadar yumuşak Korkudan ağlayan bir çoçuk kadar masum, Kabaran bir deniz kadar dalgalı, Gecenin ortasında sıkılan bir mermi kadar sakin, Sıtmaya yakalanan bir adamın ateşli hastalığı kadar çığırtkan, 28 haziran kadar sımsıcacıktır… benim ve senin sevdandır bu bir bahar akşamı tertemiz bir güneşle doğmuştu, doğa yeniden terlemeye başlamıştı bir adamın yüzünde çiçekler filizleniyordu o gün başaklar olgunlaşıp yeşil gülüyordu, çavlanlar gürül gürül akıyordu heyecanla, haşaratlar toprağa yeni tohumlarını ekerken, gövdelerinde bir aşkın yılın ilk meyvesini veriyordu ağaçlar... sonra genç kızlar gibi olgunlaşmaya başladı bu sevda olgunlaştıkça dünya değişiyordu aydınlık gözlerimizin içinde. yufka yüreğimize hiçbir şey sığmıyordu, badire nedir bilmiyorduk, herşeye gözü kapalı bodoslama atlıyorduk yani bir sevinç yumağıydı titrek bakışlarımız.. evet neşe kokan bir sevinç yumağıydı.. II- Ayaklarımıza vuran köpük köpük dalgalar gibiydi o korkular. Etrafımızı sarmış tehlike ve zorluklar, biz el ele yürürken sahilden deniz sularına doğru, dokunan dalgalar gibilerdi çıplak parmaklarımıza. Üşüdüğümüzü hissettirmeyen bakışlar varken göz bebeklerimize dokunan, Bir olmuşken ruhlarımız, koşardık gökyüzüne doğru seninle. Ellinin sıcaklığını hissettiğimde her yer bulut, her yer mavi, her şey özgürdü bizimle Bütün tutsaklık kalplerimizdeydi iki yüreğin arasında kurulmuş köprüydü başka duraklara uğramayan sen dantel örerdin hani narin ellerinle, uzun parmaklarına bakardım hayranlıkla ve sevgiyle Ne güzelsin derdim o siyah lüle saçlarınla, ipek dokunuşunla... Utangaç, gamzeli, rüzgar gibi parlak, rahatlatıcı bir gülümsemen vardı senin Her anını ezbere bildiğim gülümseyişinin motiflerini yüreğime işlemiştin... Sevgilim, sadeliğinin parlaklığına bürünmüşsün bu gece de Yanına vardım bir buket çiçekle, hüzünlü gözlerle Kalbim neler ağlar, neler yazar neler söyler gidişine. Sen gibi...dolunaydan parlak bir taş var adını bilsinler diye şimdi toprağın üstünde Koyu kahve toprağın altında huzurlu olduğunu düşlüyorum ben yine ve yine, her gece Birkaç motife bakıyorum şimdi, narin parmaklarının her santimine değdiği Kokunun her yerine sindiği Emeğini yağmur yapıp yağdırdığın bir beyaz parça belki Ama kokunu duyabilme ihtimali var her saniyede, gözlerini hissedebilme ihtimali... Gönlüme işlediğin en güzel desene bakıyorum sedef güzelliğinde hala, gülüşünü görüyorum orada akşam gözlü sevdiğimin, yanağından gamzesine düşürüyorum kendi göz yaşlarımı Elimdeki bir kare fotoğrafta gülümseyen çehresine Ve ben beyaz saçlarımla onun koltuğunda, elimde bir fotoğraf, bir de yarım bıraktığı danteli, gözümde biriken yaş... nefes veriyorum boşluğa, derin hıçkırıklarımla doluyor sessizliğim.. Ah... akşam gözlü sevdiğim... |