istersek yıkılır üstümüze
çinilerle kaplansın o toprak duvarlar
ve viran çeşmenin yıkıntılarından geçeyim minyatür ruhun yerleştiği köşegenlerden sözü edilmeyen büyüklüğün otlarına dokunayım aşkı sunmaya korkan ürkekliğin tedirgin kuşları tünedi gecenin dallarına loş sular aktı, yaralı iki dudağın kanaviçelerinden ağlayarak düştüler yaşamın kuşmarlarına kesik kanatlarıyla yürüdüler kırk kez vurdu avını, arındırma tutkusuyla görenler göğümsün sen, molozlarla kaplı sonsuzluğunda oynarım ayaklarıma batan mıhlar, teninin el değmeyen dikenleri tanrıyı duyar ve izlerim sesin yankılarını aşılmış zirvelerin arkacına vurur cenneti ellerimle tutarım suyun bulanığını beklerim sabırla gözleri görsün diye yeniden gözlerine bakanları yarasındaki kirlilikten tanıdım kırılan minyatürüne sinen usturayı biledim sokuldu kuşlar geceye düştükçe ben kesebildiğim kadar kestim dalları reçineler kapladı evreni payların iğnelerle dikilen yüreğini dinledim uçurumlardan konuştuk şehvetle ne yapmalı gecenin bitişine? başlamak istemiyordu insanlar uyandığında çeki düzenle son bir yankı istedim azalmasına tutunup bitebilmek için |