'schicksal'kamera, motor çekiyoruz bir günün yalnızlığını daha sinema köşebaşlarında esneyen bir köpeğim ne acı gelir okşanmak birkaç saniyeliğine huysuzluğum üzerimdeyse senin suçun yok, aslında kimsenindir o hayat bile muhatabı değildir kederimin güzel günlerden, güzel günlere bir seni tanımak kalıyorsa geriye ne mazi olağan akışında sığınılasıdır ne de atiye aittir o bitmeyen umut eski bir pikapın tozu kadar anlamlı kalıyorsan ararım ama kalbimde bir et, iki göz, yaralarım yüzümü kızartan emeğidir şu dar ve ıslak kaldırımlarda nasıl hoş oluyorsun bilsen pembe, mavi bir film -çok yakında utanır insan böyle bir hırsa kızınca ideolojik aygıtıdır tutkulu yanılgılar utanırsın da sen şimdi kahve hazır koy da gel desem endişeni bir kapı önüne utanırsın dünden çünkü gelir sana da ara ara kanat çırpmaktan yorgun kuşun denizin ortasında yükselmeyi beklemesi gibi hayat elveda diyebilme fırsatını verirken insan aşkın ayrılığıyla ıstırap duyarken kaçırır elinde olmadan yaşamı ve sevgisinin bazı şeylere artık yetmediğini anladığında uçmaktan vazgeçer bir su bulur, bir tepe, bir uçurum düşmek avuntu tarihinde kırmızı renkli mürekkebin birinci dereceden akrabasıdır sesler onursuz bir kalabalık tarifidir şehir aynı çocukların kıtlığını yaşar rastlantıyla yaşar hafızam, yaramı dökerim hiçbiri senin yaraların kadar ihtimal üzerine değildir ben bir şiir yazarım bir sana gelirim sevda kıtlığında belki ben bile eskisi gibi olmamaktan ayrılığı süslerim geldikçe kıyamam güzel gözlere yazılmış mısralara iyilik denizinin kıyısında sıralanır mahmur bir yorgunluk, güldüğünden bu yana zevk sahibidir o kıyıdan gidememek kalır insana ve gelememek, umutsuz bile olsa ellerim ceplerimde yürüyorum bir çoğunun hikayesi henüz inmemiştir sokağa yarınlar için taşınmamıştır o muamma tozlar bir ben, gereğinden fazla düşünmüşümdür gereğinden fazla acı dolmuştur ruhum bir ben sevmişimdir sığınırken elim göğsüme tanrı bir köpeğin burnunu armağan etmiştir varlığında kokunu aramışımdır bulmamak pahasına kederimi taşımış yorgun düşmüşümdür ardınca bilseydin de değişmezdi, için içine sığardı önce güzellik adına her bir şey ve sonra bu yalın acı anımsatır nasıl bir çıkmaz içinde kaldığımı düşünebilseydin bir de, yokluğunda nasıl acı çekeceğimi bir daha okuyamazdın denizin ortasında elleriyle o kuşu boğan beni kamera, stop alçaldım gizemin orta yerinde bir bıçak gibi arsızlık olur ancak böyle bir filmin bedeli hiç yaşanmamış gibi kabul edersin siyah, narin korkuda dem vurmaktır hiçe ve beyaz, bakir kalabilmek için schicksal beye. |
-yol gösteren, dağı dolaştıran-
kadere rağmen kendiyle dövüşüyorken...