bir günlüğüm.. sabahı olmamış kentin may’hoş sokaklarına düşmüş ay veda ışığını bırakıyor bir kadın balkondan sarkmış uzun ipin ucunda// bakıyor gelen-varmı diye merak içinde elinde ekmek kokusu kalmış bir çocuk sesli koşuyor sepete ! kırmızı ışığa takılı iri sarı bir kuş kanadı yuvasına dallar arıyor aklımın toprağını sürmüş bir mevsim çıkmıyor temmuzdan öteye odamın sessizliğinden geçiyor iki vagon gıcırtısı biri stresli ve manik ağlamalı banyomda objeler yerli-yeni çekmece içine sığmıyor sıkılmış diş macunu kuru musluk acılı yüzüm elimde zımpara kağıdı yokladım kendimi cebimde taksi parası ve cilasız pabuçlar ve bir kapı ciddi’yeten yalnızlık boşluğuma kelepir bir apartıman manzarası akıcı ve tutumlu zaman rutinime saklı saçlarımı taramıştım sanırım yakamda telkâri iğnenin kuşkusu duruyor eşikten adımıma ramak kala-ellerimi yaladı bol kuyruk sallamalı köpeğim dasti 3 yaşında terier kırması hiç aksatmam inmeden merdivende hazırladım bozuk paramı kapının önünde sabahın köründe kör dilenci Satı dayı ?! uğurum ve umudun darası bi ekmek parası ’sevgili mahalle sakinleri durağı’ hatırsız ince bir selam muhtara bakkal kasap sayarak devam yollara işimin sahibiyim yetişme telaşı yoktur dükkâna günaydın sloganı atıyor karşı komşum ’müşteriye hizmetim candan var mı büyük Beşiktaştan’ ! hareketli ve neşeli başladı yine yeni gün birazdan akşam olur ? böyle gider bir berceste kuşluktan tatlı hüzün gecelere sonra bilge bir şiirden hemfikirler çakılır belleğimize hayat ; kolay çözülen pamuk ipliğinde yürümeyle bitirilen bir ömürden geriye kalan hediye... .. |