hıçkırık çiçeği.. seni götürdüğüm yerde aitliğin sembolü sanrıma iyi davranmadılar sevgiye bağı kutsamak imâsından vurulmuş Aşk giz akmış yaşlar yasaklı sinelere kırılmış yüreğin efsun taşı işgâl tütsüleri yakılmış bir sev’dağlı araf heykeline ve seni çıkarmak istemişler hasretim zirvesine/ varlığına hâlel getirmiş cismimle y’akına tuttuğunca yakan mercek hayatı gün’eşe vermeden öncesi ten uzun boylu kuşluğu sereserpe yatırmış mum çiçeği kokusuna serkeş bir akşamın gurubuyla batmış özlemlere// turuncu isteminde ufkun dudakları bıraktığın görgemli yığıntıdan intihâl’ peri maskı sonatıyla yoksunlu şiirler çıkarıyor ergen düşler hezeyanı bir içimlik uçurumlar mesabesinde ilhâmların rehası kan’atsız ve yılgın ve molası bitmiş vakitlerde yoklar intiharlar şevki dermanı hasrete tutsaklığın c’esaret örgüsü çile çözümü mecnun’un denklemiydi aklın yitimi izinsiz zihnimden geçen tanrılar dayanak yaptılar çelişkiyi sanrılarım yükselirken hiçliğime büyü kattı kentin baş cadısı yürek ışığımın ölgün dili kesiyor çağrıları benliğime gömüyorum ifratsız sitemkârı duyarsan ki ! sürgün ruhumun çatal boğumlu vadisinde hıçkırık çiçekleri açıyor... .. |
Bir de insanlar soruyor mütemadiyen, neden, diye.
Ve ben de vurguluyorum yeniden: Neden???
Nedir bunca acımasızlık ve yerden yere vururken insanlar birbirlerini?
Gizem, değil mi kıymetli hocam?
Benim diğer adım ve de şiiriniz.
Tüm yüreğimle kutluyorum müstesna kaleminizi.
Yaşasın öğrencilik.
Kaç fırın şiir ise yüreğime kazıyacağım helal olsun verdiğim emeğe.
Dostluğa, inanca selam olsun.
Saygılarımla, değerli hocam.