Saklı Yara
Bilmediğin kağıtlar var ceplerimde,
bilmediğin sızı. Nehire bırakıyorum çünkü çağlıyor ya gitmese ya bir taşa takılsa ben gibi. Sahibine son sözünü bırakmış bir veda da bırak parçalanıp gitsin. Soluduğum havayı tane hesabı saymaya başladığım günden bu yana daha çok acıtıyor kayıplar. Yeniden doğrulmak düşen bir çocuğun yüzündeki sinameki gülüş hala aynı, hala aynı toz toprak yol,inat bile aynı. yine aynı bir başına sorunların üstesinden geliş. Bu kadar güçlü olmayı hak etmiyorsun diyor yüreğim oysa yüreğim, ben seni ayakta tutun diye bayır aşağı salmıyorum. Anlamak, anlaşılmaktan daha ağır bazen, sözlerin kuyularından başımı alamadığım günlerden beri çöreklendi içime bir sızı orda kaldı. Geceler mi gündüzler mi ne oluyorki değişimi bir ben farkedemez oldum ey zaman hayret! Seni de geniş sanırdım en az yüreğim kadar. Oysa öyle severdim ki onu aşka bir daha kapılmayacak kadar yanlış giden bir şeyleri hep duyuyordum uzaklardan. Sesleniyordu yapmaz diyordum, iç sesim sesini bastırsın diye. Önümden geçiyor onlarca farklı suret, onlarca köprü onlarca durak ve cebimde hala sıcak sözler nehrini arıyor. Yazdıkça atamadığım onca söz seni içimden atmadıkça yazmamamı söylüyor. Çünkü öğrendim. Su akınca her zaman yolunu bulmuyor... |