AŞKIN HİCRETİ...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Lüzum üzerine, esir düştüğüme biat Bir kehanet dillendiriyorum: Zamanın miadına inat Aşkın epriyen rahlesinde Buz tutmuş ön sözünde şehrin Balyalarca aşkı kıyıyorum hiç uğruna Şahikası olduğum yüreğin de firarını Kutluyorum. Doğum lekesi şiirin Çok şirin bir hale İçimdeki bayat aryaların efsane dokusunda Ben efsuni bir gölge Kaptı kaçtı hangi aşksa Çekilsin çok çok öteye Ve umut deryalarında Ve yosun tutmuş özlemlerin Adam boyu yalnızlığına şerh düşüyorum Şiir dilinde bir aşkın da inkılâbı Belki de makûs talihin Göreceli ihaneti Surların dibinde sırlar saklı madem Ak düşse de saçlara Neye istinaden bunca vazgeçiş? Köhne bir lahit İçimdeki duvarda kurşunlar vızıldıyor Cebi delik bir şiirin imgeleri Kırıştırıyor Rahmetin enginliğine müptela Sır tutmuş aynaların Ser veren yüzünde Muhabbet tellağı adeta O ürkünç gölgeler Dibinde dehlizin Firar etmiş bir bomba İçimde suskunluğa boğulan Çocuk kadar sıdkı sıyrılmış hangi şiirse. Şehirde voltalar atan güpegündüz Bir aşkı sonlandıran Oysaki gecenin lanetine bürünmüş ortalık Ve kaos süregelen Hulasası devingen suretlerin Yanlı yansız onca vazgeçiş Tetikleyen hazanı Oysaki kışın tam da orta yeri Ne baharın neşesi kaldı içimde Ne yazın esen gürleyen meltemi. Firar etse de hüzün Baş tacı bildiğim günbegün Seyrine doyamadığım Sefil gönlümün sükûnunu dillendiren Bir niyazda saklı içimin dilekleri Ben ki şerh düştüm ömrün arka bahçesine Dumura uğrayan kaygılarımla uğurla beni Unutsan bile canından önemli mi, azizim? Ben ki şevk ile ölmeyi çoktan talep ettim Rabbimin indinde bir kuru heceyim Takriben okumadığım hayallerin Son perdesine tanıklık eden Bir garip serçeyim Aksarken ayaklarım İçimdeki mayın tarlasında Şehit düştü benim rüyalarım Kenetlendiğim kadarım Belki de kardığım şunca düşte El pençe divan Ben yorgun ve meftun aşkın şeceresine… Kirli ve ölü dokusunu lav ediyor mekân; Naşında ümitlerin Salyalar akıtan çehresinde Munis bir hece saklı gecenin Kirini ve kinini yok sayan Mevzubahis aşksa Sorun değil her söylediğin, Diyebilmenin ikrarı Şahikası umudun… Kan donduran soğuğunda Bir Aralık akşamı Şehrin surlarında karlar dokuyor ismini Elemle kesişen yolunda izdihamın Fink atıyor mezarlık bekçisi: Yorgun ve şaşkın bedenimde Yas yüklü poyrazı Bertaraf edercesine Yüzündeki tebessüm. Şimdi şehla bir düşü sindiriyor ve Sonlandırıyorum Geceye yük olan Bağnaz sitemlerin Fevri inkârında. Kanatsız meleklerimin de firar ettiği Cennete bir düşse de yolum Kurtulsam kinayesinden dünyanın Pervazında umutların Bakracında ne mi saklı aşkın ve İlahın gücüne âşık Bir beyhude faniden öte neyim de? İz sürerim hece hece Aşkın kundaklandığı şiirlerde Ben müspette bir kıyamım Nevi şahsına münhasır Bedellerin İz sürdüğü dik yokuşlarında şehrin At koşturan İsyanı bastıran bir tufanım: Kendimce direncim Kendimce şevkim Kendimle mutabık Belki azat etmek adına içimdeki Bilmeceyi bir bir çözerken Kalp gözünde katıksız acıyım. Aşkın hicretine vakıf; Kayıpların da kazanım babında Yüz sürdüğü Mülküm ya da bedenim değil hani Pervasızca firar etmişken Doğasında rüyaların Düş perhizine girdim bir kere Geceyi bulmadan Gündüz gözüyle Aşkın şiarı Hecelerde Tozutmuş bir notayım Yediden sonrası olsa da meçhul Aslında Sessizliğin detone olmuş İç sızlatan s/esinde Faili meçhul gölgemle Kayıtlıyım şiir dilinde. |