5
Yorum
28
Beğeni
5,0
Puan
1890
Okunma
Babaannemin yaşlı gürgen ağacı
Gürgeni kucaklayan o üzümün dalları
Üzüm yemeye doymayan yuvarlak gözlü çocuklar
Dereye karşı söylenen o şarkılar
Yankısını duydukça o güzel sesimizin
Sonu gelmek bilmezdi
Çocukça neşemizin
Mahallenin çocukları
Toplanıp bir araya
Bahçelere giderdik
Çilekler toplamaya
Dağılırdık çil yavrusu gibi
O yabani, çekingen çilekleri
Alıp da yaprakların arasından
Koparırdık kırk yıllık yuvasından
Dizilere dizince şöyle güzelce
Kolyemizle gezerdik öyle asilce
Dere kenarlarında bilhassa durulurdu
Mavi gözlü çocuklar gelinimiz olurdu
Kına çiçeklerini taşla bir güzel dövüp
Küçük avuçlarına kınalar vurulurdu
Yengeçler olurdu düğünün misafiri
Birazcıkta korkutmuyor değillerdi bizleri
Topladığımız fındıkları önlerine atardık
Misafirlerimize güya ikram yapardık
Eşyamız da olurdu balçıklardan,çamurdan
Sandalyeler,koltuklar
Masalar, gardroplar
Bir bebeğimiz olurdu bezden çaputtan
Mısır püsküllerinden saçlarını yapardık
Gözlerine mavi boncukları takardık
Çocukken başkaydı insanlar bile
Ne iyi kadındı süsliye yenge
Her daim kapısı açık olurdu
Kurulmuş sofrası yerde dururdu
Muhlama kokusunu alınca burnumuz
Süsliye yengeye çıkardı yolumuz
Nerdeyse yenilirdi tavanın dibi
Kırkyıldır karnımız doymamış gibi
Merdivenden serendere attık mı topukları
Biterdi süsliye yengenin armutları
Çay bahçesine atladık mı yüksekten
Trambolin sanırdık köşe olurduk zevkten
Ne yazık ki geçiyor zaman
Tutulmuyor o an
Çocukluğu yemyeşil bahçelerde
Ve masmavi gökyüzünde
Bırakıp da büyümek
Dört duvarın içinde esarete gömülmek
Şimdilerde çocuğum diyene acıyorum
Ben o güzel iklimin anısıyla yaşıyorum
Cemile ülkü
25 Aralık 2018
Saat 2:30
Salı
Ünye
5.0
100% (18)