SUSKUN KALPLERİN DUASI...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Tanrı sevgidir. Bazıları sevgiyi aramadan sevginin içine doğar. Bazıları sevgi uğruna yokuşlara tırmanır. Tanrı hatırlayıştır. “İnsan”, kökü nisyan; yani “unutmak” demektir. İnsan sevgiyi de unutur, kendini de unutur. Tanrı’yı da unutur. İnsan unutur. Tanrı sevgisiyle insana kendini yeniden, yeniden hatırlatır. Bunun için türlü nedenler yaratır. “İşte size Nedenlerin ve Çözümlerin Tanrısı!” Tanrı’ya çözüm bulmak zor gelmez. O istediği için bize kendisini buldurur. “O, dilediğini hidayete erdirir.” (Kasas/ 56.) “O dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” (Tekvir/ 29.) Tanrı umuttur. Tüm karanlık gecelerimizde, korkularımızda, kederlerimizde kalbe sükûnet bahşeden, bekleyişlerimizi hayırla sonuçlandırandır. Tanrı önemseyendir. Hiç kimselerin hatırına düşmediğimizde bizi kendisine davet edip bizi zaman fark etmeksizin bekleyendir. Bizi de nedenlerin çözümleri için bekletendir. Bekleyişler de Tanrı’dandır. İnsan bir bekleyişle bir ömrü tüketir. Küçük Prens kitabında yazar şöyle demişti: “Çiçekler açar, mühim olan beklemektir.”(Alıntı) Şahsına münhasır bir bekleyiş: Ne külfet ne emir ne de yakarış: Azadesi evrenin ve işte soluk teninde zemherinin… Aşka bağdaş kuran Kâh bir deyiş kâh derviş Issızlığa müptela Haznesinden taşan her coğrafya Zanların çürütüldüğü Sözcüklerin sömürüldüğü değil üstelik Dik alası cihanın Renklerinse sürüldüğü coğrafya misali Ne tedirgin ne sıradan Ne soluksuz ne soysuz Varsa yoksa İlahi Terbiye İlahi Adaletin açılımı türlü türlü lehçe Yâdında mazinin yandan çarklı bir tekne Ömrün kasidesi sözcüklerin esnekliği Hibe edilmiş iken her yürek her hisse Ve işte mülkiyeti kâinatın Münferit ve tekil hecelerde saklı her çehre Dominant iken asa Devrik iken hangi sözcükse saf tutan bir yasa: Yandıkça çözülen Yardıkça büyüyen o yama Geminin dümeni kimdeyse artık Kırık bir yürek misali Sapladıkça derine Yakışan kula Yar bildiğimiz her duygu nasıl saklıysa ufukta Şimdimiz ve dünümüz ve yarınımız Yakarışın hası Çarklı ruhun verandası Yanık bir yürek misali Yakartan her İlahi Acı Ve işte şüheda bir dünde Sürmenaj her imge Feryadı sonsuzluğun Fink atan coşkunun Mermerden mezar taşı En çok da İlahi Işığının yanıp sönmeden saf tuttuğu Ne zemheridir engel olan Ne de yürek sevdikçe tutuşan Minnet de etmeden bir Allah’ın kuluna Bir ferman yazılası Büyüyen fidan misali yakarışı Nasıl ki ulaşır arşı alaya Tüm sökükler bıçkın Tüm renklerse solgun Üzengisi imgenin Üzerine alınmadığı kadar zalim Ve işte meşakkatli bir dileğin ve kulun İçine akıttığı gözyaşı Yarenlik Seyranlık Yâdı dünün hele ki O Kapı Değil mi ki aralık… Devinen bir ihlas Devirden devire uzanan Hadisler ve sureler ve gün batımı Ve umudun arka sayfası Ufkun ve Mevla’nın tayin ettiği Sökün etti mi de zemheri Ve işte o kardelen Ve işte hüzün yüklü serpinti Sancılı bir doğum ve de ölüm Suskun kalplerin duası Hız kesmeden akan yaşı ve yası Mademki sığdırdığı Müminin en derine Yakut gözlerinde sevginin Yanar da yanar ve büyür Aşkın kıblesinden Asla sökün etmeden Firari bir dilek Fedaisi iken sevginin, o haşmetli yürek Kopuk değil Sapkın hiç değil Duygular ki dualara eşlik eden hız kesmeden D/ağlandıkça insan denen varlık Ve de kutsanmış iken O İlahi Işık Sönmez feri neferin… |