İnce bir çizgi gibi uzaktan ve kesif,
Ne huzur bırakır insanda, ne de keyif
Zordur, vedalaşmaların ardından alışmak buna
Ya kabullenmeli hayatı öylesine,almadan kâle
Ya da bırakmalı ucunu hayatın; bilinmeze, meçhule…
Alışıyor sevdiklerine insan, onlarla atıyor yürek
Gelecek yoksunlukların,ıstırapların ve pişmanlıkların
Ardı arkası kesilmez bu zeminde gözyaşlarının
Ne yenir bir aş,içilir su, tatsız tuzsuzdur sofranda
ekmek.
Yağmurun çiselediği kararmış gökkubbe
Sanki yansıtıyor köhneleşmiş düşüncelerimi
Çıkışı yok bu yolun, kader denen sınır kaskatı ve önümüzde
Ritimler kırık, ezgiler matemli, duygular vesveseli…
Bir sembolik bavul,bir kalbe dokunan matemli bakış
Ne yer bellidir o an, ne de kalpteki atış
Okunur sanki ardından gidenin, uhuvvetle dualar
Ve bilhassa sol yana meyilli tarifsiz bir acı dokunur.
Artık ok çıkmıştır yaydan, bellidir roller malum,
Sallanan bir çift elde, perdelenir nemli gözler.
Asla sevmedim bunları, acı veriyor insana
Tahammülü ne de müşkül, şu amansız vedalar
Açık hava müzesi gibiyken şu
dünya Bakmışsın ki dönmüş birden zindana.
Ayrılan aslında fizikler,
gönüller hep bir
Aralanan sadece mesafeler, yüreklerse hep tektir
Bu illetin, sitemin namzeti ya sensin, ya da yarenindir
Kabul etmezdi kişi, arardı bu dertten sığınacak bir liman
Ki olmasaydı bizi teselli eden dildeki o tekbir.
Vermesin ayrılığı kullara Rab, budur temennim
Kısa sürsün ayrılıklar, tez
vakitte kavuşsun
gönüller
Gelmişse ayrılık başa, çekmeli ezayı sabırla bu defa
Nasılsa biter çile, döner devran, önümüz aydınlık
Uzak kalsın bizden hem
gece, hem de karanlık.
Oğuzhan KÜLTE