KÜÇÜK KIYAMET....Mezhebi olmalı mı hınca hınç yorgunluğun? Külüstür hecelerin yanık bağrında Derinlerin de meali Kıpır kıpır yüreğin Mecalsiz sersemliği… Gökten yağan konfetilerin izi düşer ansızın Yana yakıla yaşamaya ahdettiğim Varlıksız tabularım. Haşmetli bir gölge iken peyda olan Nankör bir sevda masalı Dillenen hece hece Sonrası, muğlâk resimlerin Her karesinde Tıfıl bir yalnızlık Bilfiil saran koca âlemi. Muzdarip kalmışlığı bedellerin Sanrı yüklü hicaplarda Bir lal alfabe Şiirin sarındığı örtü Gözlerimdeki ölgün yılgı Adeta dünün muhasebesi Sonra, diyebilmek bile Fıtratın itirafı: Zamanla unutulan bir şarkıdan Aşırdığım nameleri Sevda masallarına sermek Aslında kuytuların meşki Boyutsuzluğuna delalet şairin Kanlı kalemin iz sürdüğü O küçük kıyamet. Yalarken dalgalar Kuru nidaları Susayan bir beste kadar da aşikâr Demlenip dertlerin dibine çömmek. Zaman zar atar da atar: Aşk ve hayal dediğin akla zarar Marifet ne unutmak ne de Yorgunluğun düştüğü gözlerimde Kararsız bir kalpten uzanan Niyete banmak göğün kerameti. GÜLÜM ÇAMLISOY Her şiirimde Yağmurlar yağar HEP yorgunluğumda dinlenir melekler Hesaba kitaba aklım ermez benim Hep severiim,hep severim hep severim Dost şairime, sayın Hasan Çapraz’ın kaleminden...teşekkür ederim dost kalem. |