seni ne çok sevmişim
seni ne çok sevmişim
mesela bugün bayram seni bugünde sevmişim Allahın yağmuru yağıyor saçlarına seni yağmur kadar sevmişim aklıma gitmek giriyor herşeyi sırt çantama doldurup seni sırt çantam gibi seviyorum. belki birazdan idam mangasının önünde kurşuna dizileceğim belki öleceğim ve parmaklarının dokunduğu yeri öpemeden, edip cansever girecek bu şiirden içeri belki demokrat kollarıyla ahmet arif... son isteğimi soracaklar García Lorcadan bir dize isteyeceğim (belki ) burda rastlantıdır belki kadar seni seviyorum. şimdi mevsim sonbahar bütün ağaçlar örgütlenmişçesine yaprak döküyor çam ağaçları hariç ben seni çam ağaçları kadar seviyorum. benim doğduğum coğrafyada ölmek kolaydır en nihayetinde ihtimal dahilindedir bir çift gözede ölünebilir. ben seni yaşamak kadar seviyorum gayet ciddi. gözlerinin gülüşüyle besleniyor bilincim günde üç öğün tıka basa seni afrika gibi seviyordum. ihanetten bir alıntı yapacağım siz evde denemeyin çok tehlikeli birazdan terlikleriyle devlet geçecek burdan oturup şarap içeceğiz. ("bitmesin diye devletin tekel rakısı") burası kadar seviyorum seni. böyle şuursuzca. oturup seni zikrederken keyfimin kahyasıyla burnumun dikine giden yolları tutuyor polis nefesim kesiliyor biliyormusun ben seni nefes gibi seviyorum. iki kere ikinin sen ettiğini biliyorum kim oluyor felsefe Gazalinin dediği gibi ben seni çok tutarsızca seviyorum. bıraksalar daha ne çok seveceğim... pynst. |
Neyse,
şiirin büyüsüne, mısraların akıcılığına ve anlatımın çoşkusuna kapıldım ve elit bir şiir okudum; etkileyiciydi de...
Yağmur ve şiir ve sevmek ne kadar da birbirine yakışıyor; sahicesine sevmek bu olsa gerek
sevgiyle kalın...