Bulanık ağaçlar
birdenbire
kuş uçuran yakup’un elleri kökünü yiyen bir bahçeyi okşar üç bölümlük ezgi bir evin pencereleri magritte de ışıklarını kapatır ve istiridyenin içinde duranlar birbirlerinin ağızlarını emerler ( konuşmayalım ) sonra geceleri ay ışığına bakanlar kendi suretlerini görürler ölüm ne kadar kuytu bir ağacın ulaşamayacağı kadar uzak |
orta oyuncu gibidirler..
İmgelenir düşleri, parmakları bir başka tarihi aralarlar..
Ve kocaman gülümserler, ezbere bilirler yaşamı..