KOZASINDA SANCILI KELEBEKLER
kozasında sancılı kelebekler
alacakaranlık bir şafaktı yankılı çağrılarımız sustuğunda dudağındaki sıcaklık vedalar üzerine kozasında sancılı kelebekler beyazdı ölüm kara kahır yaşamaklar kuraklıktan mı susamıştı dudaklarımız güvercin yüreğinde prangalıydı zeytin ağaçlarımız içten bağlılıktı sevgilerimiz umutlarımız benim de başım eğik salkımsöğütler gibi dudağındaki sıcaklık vedalar üzerine ölüler tapınağı kalbim sahra kumlarıyla uzun yolculuklar sürecek bilirim bir alışkanlıktı sevmek belki de yaz yağmurları kadar kısa gökkuşağının köprülerini geçemedim bağışla sararmış yapraklardık sonbahar sonesi nereye gitsek doğuştan bizimle olmayan yaşamlar feodal altın postlu toplumlar benim de başım eğik salkımsöğütler gibi dudağındaki sıcaklık vedalar üzerine içten bağlılıktı seviler yelkenler yırtıldığında bir gülüş yetiyordu duru sevgilere şimdi nerede o beyaz kelebekler güneşin gemisine binip gittiler nereye ulaşsak feodal senyörler hassa çiftlikler karlı bir günde at üzerinde oynanan mızrak dövüşü lorduma bağlılıklarımı bildiremeyen şövalyeyim koynumdaki beyaz güvercin kanadı gitmeliyim doru atlar gönder bana içten bağlılıktı sevgiler benim de başım eğik salkım söğütler gibi unuttum sevdiğim adamların adlarını neye adanmıştı düşlerimiz kimseler bilmiyor sevgi tohumların tozlaşmasıydı baharda kelebekler tozlaştı çiçekler yalnızlığımda açtı başucumda eylüler kadar yalnız bir fotoğraf kulelerimde sancılı kelebekler Ömriye KARATAŞ 08.05.2018 |