Ah Göğsüm
kalbinin bir köşesine sığınmış
ürkek bir serçe gibi üşüyorum ah göğsüm seni nasıl özlediğimi bilmiyorsun seni nasıl sevdiğimi de yalın ayak yürüdüğüm bu sokaklar şahittir el salladığım martılar taş attığım deniz gülümsediğim gök koşarak uzaklaştığım gölgem şahittir kıvrılıp üşüdüğüm yorgan iki adımlık odam pencerem ve ölüm kol gibi gezerken baş ucumda ölümü kapı dışarı yapan yüreğim şahittir gün ışığını geceye çeviren ay sabahın seherini bekleyen rüzgar ince ince yağan yağmur alev alev yanan mum ah göğsüm sanki her yer kar altında kalmış ama yüreğim bir volkan gibi yanmakta sanki bahar gelmiş çiçekler açmış kuşlar cıvıldıyor kelebekler ömrünü yaşıyor ama ben kış kadar üşüyorum sanki üstüme kilitlenmiş bir mutluluğun dışında kalmış gibiyim ah göğsüm sanki yüreğim son nefesinde bir yağmur damlasına tutunmaya çalışıyorum bir rüzgara sarılmaya ağlamaklı bir dağı kucaklıyorum karanlık bir yolu korkarak yürümeye çalışıyorum yalnızlığa mahkum bir ben mi varım bu dünyada yaşamın uzağında kalan sanki yitik bir şehirdeyim yada bir depremin enkazında kalmışım ne feryadımı duyan var nede beni gören ah göğsüm kim üşüyor tenimde kim kar altında yaşıyor içimdeki yalnızlık kim peşimden gelen gölge kim ben kimim dudaklarımdaki üşüme kim belki bir gün bende kendimi tanırım ah göğsüm içimdeki şu girdap kim ibrahim dalkılıç 15.04.2018 21.45 izmir |