Bütün çocuklar can atarkenbüyümekten korktu çocukluğum baharın gelmesinden, gülün açmasından az olmasından mı yoksa gülü yürekten sevenin gördüğünden belki de ayak altında çiğnenen yapraklarını dalıyla nasıl kırdığını hoyrat ellerin bütün çocuklar can atarken büyüyeyim diye onun elinde hep oyuncak bebek oldu koca kız oldu atmadı elinden bırakırsa göreceklerdi çocuk halinden çıktığını değiştiğini bakışlarının artık coşkuyla kahkahalar atıp gülemediğini oysa büyüdü bebeği ona sütyen bile dikti o büyüklerin giydiği genç kız gibi taradı saçlarını dudaklarını boyadı arkadaşı oldu duyumsadı kim bilir kadının yaşaması zordur burada adımlarını özgür atması dağıtarak saçlarını rüzgâra karşı yürümesi ki baştan kesikti yolları nereye adım atsa bir yol kesen bulunacaktı bir tepesine binen o özgür kanatlı kuşlar gibi olmak isterken kanadını kolunu kıran on dört yaşından on beşe girmek istemedi burada kızlar on beşinde satılıyor everiliyordu bir hayvan bir eşya değildi o ne satılır ne evlenirdi büyümemek için şiirler yazdı çocuk yüzlü resimler yaptı yine de zaman onu da çengeline takıp aldı saymadı küçücük yüreğini hayatın avusunu sundu içirdi zehirlendi çocukluk neden boyadı gözünü kirpiğini soyundu leyla’lığa oysa mecnun tıfıl bir çocuktu daha hiç de büyümedi sevdi sevildiği kadar büyüdü sevda büyüktü çünkü o dünyayı, dünya onu döndürdü bayılıp ayıldı baktı yanına gökten düşen adama o değildi çocukluğunu uğruna terkettiği okkalı bir tokat yedi hayattan kendi iyileştirdi yüzündeki morluğu yine de kaldı yüreğinin bir yerinde o çocuk gördü kanayan yarasını 28. 02. 2018 / Nazik Gülünay |