SUFİ GİZEMCİ
Bir sufi gizemci
çoğalan seslerin yolculuklarında mistik seslerle çölde göçebe kalbinin gizli geçitlerinde alaca karanlık yollar ışık ve gölge oyunları ile geçiyoruz seçilmiş bir hüznü gün ışığı kafeslerden geçiyor kuşları yaraladı yankılarım kafeslerde ışığın billuri yakarışı göğsümde kalbini kutsadığım yekpare taş palmiye kokusu biraz çöl yazgısı papirüs ve parşömen yerine kılıçların şahlanışı kirli tarih pusulası saptı zamanın düş gücüne dayalı gemilerim akdenizde battı ertele kavuşmalarımızı sen fırtına ertesi zamanlarsın bir tufan kopmuştu bende hatırlar mısın aldatıcı zaferlerden dönüyorum berlin duvarı yıkılalı otuz yıl oldu bir sen yıkılmadın geçip giden fırtınalarımın gemilerinde mihrabın yankısında tanrının ışığı yakarılar düşüyor zifiri geceye nereye dönersen dön tanrının yüzü oradadır alnında bir hat yazgısı ulu bir ağaç dalısın durmadan uzayan hasretler gibi ben çölde göçebe gün ışığı kafeslerin kapısını aç ırmak kıyısındaki yaralı ağaçları seviyorum ben uğuldayan rüzgarları dinliyorum tepelerde kestane ağaçları boyunca yürüyorum solan bir güze üzüldüğünü duyuyorum genç sevgilimin yol gereksinimdir diyor her buluşmada kiraz çiçeklerinin açtığı mevsimlerde çekip gidiyor yaralı ağaçların hüznünü kuşlara anlatıyorum bir kaf bir nun payıma düşen kutsi bir aydınlıktan sırtımda gecenin katran feracesi çağıran yalnızca ses hayalden ırmaklarda seni arıyorum sevdanın damıtılmış sözleri mürekkep hokkasında saklı mavi başlı turnalar güneye göç ediyor bir sufi gizemci gibi çoğalıyor yolculuklarım Ömriye KARATAŞ 04.02.2018 |