BU ATEŞ SÖNMEZ
Âb-ı hayat dağıtan, o pınarın gözüne
Bid’at, hurâfe katıp; zehir ettiler aşım. Kim yanlışı terk eder, sahip çıkar özüne Biliniz ki o zaman, bahara döner kışım. İlim ile irfanla, boş gönüller dolmalı Hak yolda hizmet ile, gül benizler solmalı Her müminde her zaman, müceddidlik olmalı Şahıslarla işim yok, bid’atlarla uğraşım. Aranmalı elbette, yapılan işte uyum Zorlasam da tersine, hiç akmaz benim suyum Oldu/bitti bu böyle, değişmez benim huyum Tebliğden vazgeçemem, ilerlese de yaşım. Has bahçenin gülleri, mevsim geçse de solmaz Îmandan mahrum bir kalp, ne yapsanız da dolmaz Elbette çok riski var, göze almadan olmaz Bu yoldan ben dönemem, ağrıtsalar da başım. Hasat vakti gelmeden, gök ekini biçemem Ayrandan, sudan… Başka, hiçbir şeyi içemem Herkes beni kınasa, yinede vazgeçemem Çeşmeye dönse dahi, gözden akan gözyaşım. İzmleri bırakıp, doğru yolda gitmezsem O “Yediler” misâli, bir mağ’rada yitmezsem Eğer gözüm görürde, müdâhâle etmezsem Benden dâvâcı olur, dağdaki çakıl taşım. Bunu bana emreder, inancım ve fıtratım Birden bire şahlandı, zapt olmaz artık atım Hiç gözümde kalmadı, ne yalım ne de yatım Yanlışı görür görmez, çatılır birden kaşım. Ehli küfür ne yapsa, ezânı dindiremez Yanan vahiy ateşin, hiç kimse söndüremez “Yedi düvel” birleşse, bu yoldan döndüremez Birden “ASLAN” kesilir; oğlum, kızım… Ve eşim…!!! 03/02/’18 Hanifi KARA |