GEL Kİ GÜL KOKSUN DÜNYA
-Gül kokulu yâre-
O kutlu diyarlardan gönlümüze estikçe Kokun gelecek diye yelde aradım seni. Sabahın seher vakti, bâd-ı sabâ aşkıyla Raks ederken yapraklar dalda aradım seni. Unuttuk sünnetinin hem tadını, tuzunu Sevgi güneşi ile; erit gönül buzunu İsrâ, mîraç dönüşü ayağının tozunu Yüzüme sürmek için yolda aradım seni. Ne çileler çektiler her devirde her nebî Yusuf’a mekân oldu karanlık kuyu dibi Yeniden ufkuma doğ, n’olur; dolunay gibi Dolaştım kalpten kalbe dilde aradım seni. Eğer sen gelmeseydin dünya dönerdi ine Dünden de çok muhtacız getirdiğin o dine En güzel örnek oldun Habîb’im sekaleyne Zaman selâma durdu yılda aradım seni. Yoldayken yol aradım akıl için yol birken Nasıl oldu şaşırdım önde rehberim varken Yitiği yitik yerde aramam gerekirken Yeşili şaşı gördüm alda aradım seni. İnsanlığın burcunda en zirvesin, kemâlsin Ördün vahiy peteğin kutsal yüke hamalsın Sen misin O, O mu sen, Kur’an ile hem hâlsin? Öyle farklı ki reyhan balda aradım seni. Dermek üz’re gülünü girsem İrem bağına Vahyi koklamak için çıksam Hıra dağına Belki dokunur diye ayağım ayağına İzine basmak için çölde aradım seni. “Rûz-i elest”ten beri koku saçan bir gülsün “Refik-i âlâ” diye Hakk’a uçan bir gülsün Onca dikene rağmen çölde açan bir gülsün Kokun mu gül, ten mi gül, gülde aradım seni? Ey sevgili Sultan’ım gözüm, gönlüm hep sende! “Şefaat-ı kübrâ”nla kurtar bizi dar günde Ruhları mest eyleyen o güzelim nağmende Beste, güfte sır olmuş telde aradım seni. Yok ki başka bir kapı in cin sana kul Rabb’im Yolların en doğrusu gösterdiğin yol Rabb’im Yakmadın Halil’ini yakma bizi ol Rabb’im Cennette cemâlini kulda aradım seni. Hanifi KARA |