Kısa
Gözüm
ve Gözyaşım öylece aktığı yerde duruyordu kuşkusuz kuşlar göçebe idi tıpkı ağrılar gibi. Sızlayınca acının geçmesi için Kendi halinde Kendi dilinde Kendi Tanrısına yalvaranlar vardı buna yığın dendi birileri yığarken birileri hep aç kaldı buna adaletsizlik dendi ve susuldu. Hani herkesin bildiği ve değiştirmek için kılını kıpırdatmadığı şeylerden yalnızca biriydi. Kokuşmuş kentlerin kalbur üstü meyhanelerinde akşam üstüme üstüme geliyordu... İnce ince sevmeli seni dedi biri birine Dün gibiydi İnce ince öldürmeli seni dedi biri birine Barut kokulu yataklar üst üste yığıldı hışımla kesildi göbek bağı inceldiği yerden. Ellerin neye yarar ki şimdi uzayıp giden yolda birbirine çarpa çarpa sallamaktan başka... Cinnet gibi güzelsin yavrum yol boyunca Ekmek kırıntıları Ve Süt... Yeter di elbette ellerinde ellerime. Ve kuşları göğün Hayat kısa kuşlar uçuyor mısrasında ki kadar güzel olabilirdi. bunlar güzel ilhamlar dün gibi hatırlatıyor ağzımda ağzını. Biçimsizdir döl yatağında çocuk hadi sorsana aç yatana hayat gerçekten ne kadar kısa... |