Truva çavuş
Gramofondan çıkanlar feryat etti,
kalemi küskün şair dile gelecekti insafı bulsaydı yolu istikameti. Eridi enflasyonu düşük birim banknot gibi. O bir parmak alacaktı niyeti bozmadan önce belki de; kabahatı ömründe gizli inceden öğretmediler hiç Ay’a bakınca bir şeylerin yolunda olmadığını. Seziyordu, sevmiyordu çiçekleri Mudanya’da pazarcıyla kavgasından bu yana bakmadı yüzlerine bir daha, kokusu gelince özeniyor ürküyordu gene de gammazlanmakdan, şahidi de yoktu yıllardır, yalnızlığı dışında. Bedeviler gibi çölden çöle taşıyordu bedenini su bulmak hayali ile sanki. Hayvan sevmeyi de unutmuş; bir yağmurlu gece sırılsıklam sarhoş taksi parasını barmen kızın gülüşüne kaptırınca, eve giderken köpek kaptı ayağından hengameli alacaktı, ayak uydurdu Çin malı işporta adi plastik leğenlere toptancı olmuş gibi, babası hacı idi az dayağını yemedi. Muhafazakârdı hem seçim olunca aşağı mahallede berber yoldaşı vardı traşı değil muhabbeti para eden, Cuma’da görünürlerdi arada. Lise son solculara ayar çekerdi prosedür gereği, dini mevcuttu ezber de olsa. Düşmezdi ağızdan küfür sigara, laf atarken caddeden geçen kızlara. Eşarplı bacısı vardı türbana bağladı. Onun namusu vardı kendisinin olmasa da. Ayar kafası kızınca gavura bozuk atar. Müphem topyekûn; kehanet, cehalet, rivayet, hıyanet, cinayet! Salt şövalye hibede; şart altında Truva çavuştu askerde! |
Kutluyorum kaleminiz tükenmesin
Saygımla